@quş ağacı

Yazar

Durum: 232 - 0 - 0 - 0 - 09.02.2021 05:13

Puan: 1019 - geyik avcısı

6 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 12

intihal

blog yazarlarının da sıkça muzdarip olduğu durum. çok severek takip ettiğim bir kaç blogger'ın bu nedenle yazmaya son verdiklerini üzülerek gördüm.

özgür arduç

şimdi, suça teşvik etmenin de bir suç olduğunundan bihaber kimi şuursuzlar çıkıp şöyle diyecek, " hapiste bir babayiğit! çıkıp bu caniyi yok etsin" . gerçekleşmesi de muhtemel. belli ki özgür arduç bir psikopat, tamamen kendi doğasını yaşıyor ve bunu rahatça yaşayabilmesi için kanun yapıcılar, kanun uygulayıcılar tüm bu sistem ona bu zemini hazırladı.

2023'e kadar yapılması planlanan cezaevleri ile birlikte son 20 yılda inşa edilen hapisane sayısı 300'ü geçecek. sonrasında bir o kadarına daha ihtiyaç duyulacağını anlamak için sosyolog olmaya gerek yok. sadece son 9 yılda kadın cinayetleri %500 arttı. çocuk istismarı son 12 yılda %500 arttı. hırsızlık suçunun işlendiği ülkeler arasında en üst sıralardayız.

özgür arduç tamamen tesadüfen yaşadığımızın kanıtı. masumları suçlulardan koruyacak bir sistemin olmadığının, sistemin suçlular yaratmaya, suçluların yeni suçlar işlemesine programlı olduğunun kanıtı.

özgür arduç

ceren özdemir' in katili.

özgür arduç 35 yaşında. 2005'te ordu'da küçük bir çocuğu öldürüp 20 yıl hapse mahkum oluyor. 7 yıl kapalı cezaevinde kaldıktan sonra " iyi hal ! " sebebiyle yarı açık cezaevine alınıp buradan firar ederek sayısız suçlarını işlemeye devam ediyor. hırsızlık suçundan tekrar yakalanıyor ve yine iyi halden yararlanıp tekrar açık cezaevine geçiyor.

" kaldığı açık cezaevinden izinli olarak çıkan katil, bir daha geri dönmemiş. bu süreçte alışveriş merkezinden kıyafetler ve yiyecek çalmış. ceren özdemir'i tanımadığını belirten katil , onu 'kolayca öldürebileceği' zayıf bir kurban olduğu için seçmiş.cinayet günü ceren özdemir'i yaklaşık 4 kilometre takip ettiğini anlatan zanlı, cinayet için önce silah almak istemiş. bunu temin edemeyince zıpkın almaya çalışmış. sonunda bir bıçakta karar kılmış. ceren özdemir'i seçme sebebini ise 'benden güçsüzdü' diye açıklıyor. özgür arduç'un, daha önce de birilerini öldürmek için planlar yaptığını, özellikle güçsüz olan kadınları seçtiğini, bazı kadınları takip ettiğini belirtip şunları anlattı: birçok bayanı öldürmek için takip ettim. ancak çevrede başka insanların olması nedeniyle olayı gerçekleştiremedim. bu amaçla bir dükkanın önünden geçerken bıçağı çaldım. " ( kaynak: internethaber )
cinayetin ertesi günü kendi deyimiyle " yeni avlar " aramaya başlıyor. bir kaç hırsızlık yapıyor . bir kadının tacize uğradığı ihbarı üzerine verilen eşgalle çevrede armaya yapılıyor ve yakalanıyor. polis aracına bindirildiğinde üzerinde hala bir bıçak var ve kelepçesiz.
" -polislerden birinin yanında arka koltukta oturdum. bu sırada polisin boğazına sokmak için bıçağı cebimden çıkardım. polis bu sırada bana döndü. tam bu anda bıçağı göğsüne sapladım. bıçakla ikinci kez hamle yapacağım sırada polis engel oldu. aracı kullanan polis durdu ve bana müdahale etti. bu sırada onu da parmağından yaraladım. yaptıklarımdan pişman değilim." ( kaynak: internethaber )

bir korku filmi senaryosu gibi değil mi? , gerçek olamayacak kadar mantıksız gelmiyor mu ilk anda? ama aslında tüm bunların ardından iç işleri bakanın yaptığı açıklamayı okuduğunuzda taşlar bir bir yerine oturacaktır.

" “söyledikleri var, söyledikleri ne kadar doğrudur, neyi yansıtıyor? elbette ki soruşturma çerçevesinde ortaya çıkacak bir durumdur. şu andan itibaren hem savcılık, kolluk kuvvetleri gerekli araştırmaları yaparak bunun nedeninin tam ne olduğunu ortaya koyacaklar. daha önce bir tanışıklıkları olmadığı, böyle bir süreç içerisinde bulunmadıkları aşikar. bunu farklı yöne evirebilecek bir bilgimiz de söz konusu değil. şu ana kadar yapılan tespitlerde tanışıklıkları söz konusu değil. farklı bir durum söz konusu. inşallah bu durumu tamamen tespit edip, bu cinayetin neden ve niçin gerçekleştirildiği hususunu açıklayabiliriz.

arkadaşlar yılbaşından bugüne kadar onlarca huzur operasyonu yaptık ve binlerce firariyi yakaladık ve devam ediyoruz. bunların bir kısmı bunun gibi cezaevi firarisi, bir kısmı hüküm verilip kanun kaçağı durumunda olanlar var. elbette ki bu kişi de sizin de bahsettiğiniz süreç içinde gerek başsavcılık çerçevesinde kanun kaçağı olduğu duyurularla her tarafa ifade ediliyor ve ekiplerimiz arıyor.
ama böyle bir meseleyle karşı karşıya kalınacağını ve her firarinin bir cinayet işleyebileceğine yönelik bir bilgimiz söz konusu değil. bizim görevimiz bütün firarileri yakalamak ve adalete teslim etmektir. hepimizin görevi bu. elbette ki bu tip eleştiriler muhakkak olacaktır. bütün bu eleştiriler bu kızımızın geri dönmesini sağlamayacaktır. ve hakikaten evinde hiç tanımadığı bir insanı katledecek bir caniyle karşı karşıyayız. açık cezaevinden firar etmiş ve bunu bir cinayete döndürmüş bir caniyle karşı karşıyayız.”

dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

son yıllarda bir sınıf dolusu çocuğun neredeyse yarısına konulan teşhis. hem de bu teşhisi direkt öğretmenler koymaya başladı. " çocuğunuz hiperaktif, bir doktora götürün. çocuğunuzda dikkat eksikliği var özel eğitim sınıfı düşünür müsünüz " ardından pedagoglara taşınıp duran çocuklar ve " sen hangi ilacı veriyorsun, benim kullandığım şu ama iyi gelmedi " vb anne konuşmaları.

cidden akıl alır gibi değil.

sanal gerçeklik

distopik filmlerde sıkça karşılaştığımız bıdı.

sanal gerçeklik filmlerde izlediğimiz halini alınca insan zihni bununla nasıl başa çıkacak biz öğrenemeyeceğiz muhtemelen fakat kitleleri yönlendirme ve uyuşturma aracı olarak kullanılacağını öngörebiliriz sanırım.

kendine acımaktan vazgeçmek

söz konusu " ben şimdi ne yapacağım? bununla nasıl başa çıkarım? çok güçsüzüm, çok mutsuzum " tarzında acınmalar ise , ancak yaşayıp tecrübe kazandıkça başa çıkılabilecek, ve eninde sonunda vazgeçilecek durumdur.

lakin bazen ne kadar tecrübe kazanmış olursan ol geçmişi geçmişte bırakmayı imkansız kılan bazı durumlar vardır. geçmiş geçmişte kalmıştır artık ama geçmişteki kendinden kopamazsın. sanki o bir başkasıdır artık. sana her zaman ihtiyaç duyacak biri. sanki çocuğundur senin, kardeşin, dostundur ve o hala orada aynı kederle, aynı çaresizlikle kıvranıp duruyordur. 5 yaşındadır, 8 yaşındadır, 12 yaşındadır, 17 yaşındadır ve her yaşında yaşının taşıyabileceğinden fazla sorunu vardır. ona acımaktan nasıl vazgeçebilirsin ? belki affederek, acınası zamanlar geçirmiş olmana neden olanları affederek. ki onları affetmek için de çok fazla neden vardır, oldukları kişi olmalarına neden olan travmaları vardır onların da. ama affetmeye çabaladığın anda karşına bir sen daha dikilir, gözünün içine baka baka sorar, " kaçı hak ediyor affedilmeyi? " hangisi kabul ediyor verdiği zararı ? ", " ne kadar değiştiler o günlerden bu güne " . ve anlarsın eğer effedersen bundan tek karlı çıkan onlar olur çünkü sen yine unutmazsın. parçalanmışsan bir kere, her parçanı kabul etmek, korumak, hatırlamak, ona üzülmeye devam etmek ve sebep oldukları tüm kafa karışıklığı ve karmaşık duygularıyla başa çıkmak zorundasındır. ama bu hep sınırda olmak demektir aynı zamanda. iyiliğin ve kötülüğün sınırında. o yüzden yapabilen evet affetsin ve unutsun ama yapamayan da çok dikkat etsin, affedemediklerine benzememek için.

ceren özdemir

kısacık hayatında daha önce yüzünü bile görmediği, tanımadığı, hiç bir husumetinin de olmadığı bir cani tarafından bıçaklanarak öldürülen gencecik bir kadın daha.

katili 12 ayrı suçtan sabıkalı, 14 yıl önce yine ordu'da bir çocuğun katili ve 13 yıl firari yaşadıktan sonra basit hırsızlık suçundan yakalanıp ceza evine konuyor. ceza evinden firar ediyor ve ceren'in canına kıyıyor.

suçu sabit olmayan onca insan yıllarca ve yıllarca tutuklu kalırken, suçlular ya serbest ya firari ya göz açıp kapayıncaya kadar dışarıda.

morkadın

kadınsözlüğünün hoşgelmiş yeni yazarlarından. komple ağda başlığına girdiği betimle hem güldürmüş hem de çok iyi bir gözlemci olduğunu düşündürmüş yazar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

kadınlara çekici gelen erkek meslekleri

kadınları savunmak için erkeklere saldırmak

gerçekçi olması açısından örneklenmesi gerektiğini düşündüğüm durum. saldırıdan kasıt bir yazım yada telaffuzda genelleme yapmaksa " erkekler şöyle, erkekler böyle " gibi, bu bir hatadır. saldırı değil. bıkkınlıktan, birikimlerden, çaresizlikten doğan bir hata belki.

kadın hakları savunucuları vahim bir olay neticesinde bir araya gelip yeter artık diye seslerini yükselttiklerinde, bu cinayetlerin son bulması için çağrıda bulunuyorlar. herkesin malumu olanı yeniden ve yeniden yüksek sesle dillendiriyorlar. bu ve benzer şeyler işte. bunlar haklı talepler mi yoksa saldırı mı. kim gördü kadın haklarını savunanların bir araya gelerek veya bireysel olarak erkeklere saldırıda bulunduğunu. saldırı olarak algılamak için zanlı olmak gerekir herhalde. kaldı ki kadın hakları savunuculuğu yapan sadece kadınlar değil, kadın erkek insan olanlar.

iyi erkekler. " ben iyi bir erkeğim" diyen erkekler. şu söylemlerden vazgeçin artık.

- ya kadınlar da çok abartıyor.
- çok bağırıp çağırıyor. haklıyken haksız durumuna düşüyor.
- her şeyi de taciz olarak algılıyor.
- erkekleri baskılamak istiyor.
- eşitliğin de bir sınırı var.
- kadın da kadınlığını bilsin azıcık.
- erkekleri de tahrik ediyor bu kadar üste çıkmaya çalışınca

vs. vs çoğaltılabilir. kadınların mücadelesini itibarsızlaştırmaya çalışmaktan başka bir şey değil bu söylemler. bakın bu öyle böyle can sıkıntısından, heyecan arayışından falan yapılan işler değil. bunlar mücadale, çırpınma, paralanma. anlıyor musunuz. duvara karşı üstelik. o duvarı yıkmak için.

empati kurun. ama öyle empati kurduğunuzu sanarak değil. hakikaten, konsantre olun. kendinizi sürekli aile içi şiddete maruz kalan bir kadın yerine koyun. çorba sıcak gelse dayak yiyen, soğuk gelse dayak yiyen. sürekli hakarete uğrayan, üstelik çocuklarının yanında, kimi zaman çocuklarıyla birlikte. bütün çocukluğunu ve gençliğini babasının, abisinin yedi sülalesinde ki tüm erkeklerin tahakkümü altında korkuyla sürekli gözetlenerek geçiren genç bir kadın olduğunuzu düşünün. sistematik tecavüzlere maruz kaldığınızı düşünün üstelik çocuk yaşlarınızdan itibaren. eski sevgiliniz, kocanız, nişanlınız tarafından izlendiğinizi, tehdit edildiğinizi ve sonunda da saldırıya uğradığınızı düşünün. hiç tanımadığınız insanlar tarafından tecavüze uğradığınızı ve mahkeme salonunda onların değil sizin hayatınızın didik didik sorulduğunu, siz de buna imkan verecek bir hal arandığını düşünün. ölmediniz daha hayattasınız. bir de feci şekilde canınız alındıktan ardınızdan hesabınızı soracak hiç kimse olmadığını düşünün. normal bir günde evinizden çıkıp işinize giderken uğradığınız sözlü şiddeti, tacizleri saymayın bile.

kadın olmak bu toplumda cehennemde yaşamak gibi bir şey. sadece bazıları farkında değil. anneniz de kız kardeşiniz de eşiniz de yaşıyor bunları ve onların daha kötüsünü yaşamayacağını hiç kimse garanti edemez size bu şartlarda.

o yüzden bin tane şey var eleştirilecek, yakınılacak. bırakın kadınların yakasını.


edit: ekleme

kvk servis rezaleti

gayet de rezalet. puanlamak gerekirse 10 üzerinden 10. servise teslimde cihazda ilk inceleme yapılır ve ona göre bilgi verilir. onarım sırasında farklı bir sorun görülürse servis tekrar arar ve diğer sorunları ve ekstra çıkacak ücretleri bildirir ve onarıma devam edip etmemeleri hususunda onay alır, onaylanırsa onarım sonrası cihazı çalışır halde teslim eder. onarılamaz haldeyse ekranı değiştirmenin bir manası da yoktur.

gelin makyajı

muhtemelen youtube makyaj videolarının yardımıyla şükür ki çağ atlamış makyajdır. bir on yıl kadar önce bembeyaz bir surat, kireç gibi göz altları, pesmembe yanaklarla makyaj mağduru gelinler çoktu.

kafe açmak isteyenlere tavsiyeler

bu işin can alıcı noktası yer seçimidir. daha doğrusu muhit. kafenin açılacağı muhitte hem insan sirkülasyonu olmalı hem de oturup kalkmasını bilen düzgün insanların dolaştığı bir bölge olmalı.

ikinci olarak konsept önemli. aynı yerde bulunabilecek diğer kafe ve benzeri işletmelerden farklı bir şeyler sunabilmeli.

sonra kafe personeli de çok önemli. özellikle bir yerin müdavimleri olacak insanlar için personelin servisi ve yaklaşımı çok çok önemlidir.

ve tabi menü seçimi, sunumu ve fiyatları da dikkat edilmesi gereken önemli şeylerden biri.

erken boşalma

erkeklerde görülen, cinsel fonksiyon bozukluğu olarak tanımlanan durum. görülme sıklığı dünya genelinde %50 civarında iken türk erkeklerinde %20 oranındaymış. tabi istatiksel veri çıkarmak için kaynak olması gerekiyor. türk erkeklerinin erken boşalma sorunları olduğunu kabul edip tedavi için başvurmaları ve böylece kayıtlara geçmesi pek olağan bir durum olmayacağından o %20 lik oran ne kadar doğru bilinemez. üstelik cinsel birleşmeden 1 dakika sonra boşalma gerçekleştiğinde bunun erken boşalma sorunu olarak tanımlandığı düşünülürse durum daha net anlaşılabilir sanırım.

erkekler için cinsel performans sorunları bir tabu, bırakın partneri veya bir hemcinsi ile konuşmayı bir doktorla bile görüşmekten çekinirler konuyu. ayrıca nasılsa türk kadınları da çoğunlukla partnerinin bu durumdan muzdarip olduğunun farkında bile değildir. tersine kendisinin uyum sağlayamadığını düşünüyordur. yani körler sağırlar birbirini ağırlar durumu biraz.

gelin buketi

son yıllarda biri bekar arkadaşlarına atmak, diğeri düğün günü anısına saklanmak üzere iki adet yaptırılan buket.

kedinin insanı olmak

kedinin tedrisatından geçtikten sonra varılan hal.

insan bir köpek sahiplenince düşündüğü ilk şeylerden biri ona çeşitli eğitimler vermek olur. kedi bir insanı sahiplendiğinde ise böyle şeylere hiç kafasını takmaz, çünkü çok sağlam bir karakteri vardır ve insanının bu halinden bir şeyler öğrenmekten kaçınamayacağını bilir.

oyuncu

performans oyunculuğu anlamında değil ama bildiğiniz bıkmadan usanmadan oyun oynamak isteyen bir oyuncu yaratık olması hasebiyle kedi hayvanıdır.

her şeyi merak eder, sinsice yaklaşır, tırmalar, patiler, koklar ve yiyecek olmadığına karar verirse oyuncak olarak sınıflandırır.

murphy kanunları

her zaman zamanında gelen ödemen, senin o gün birine ödeme yapman gerekiyorsa gelmez.

öküz

eski usul tarımın temel taşlarından biri olan hayvan. tarla sürme, harmanda düvenle buğday ayırma ve kim bilir daha ne işlere koşulmuştur. öküzü boğadan ayıran iğdiş edilmiş olmasıdır. böylece zapt edilmesi kolay sakin ve itaatkar olur. yani güçlü, sakin, itaatkar, çalışkan bu canlıyı kaba saba, düşüncesiz ve bencil erkeklere örnek vermek bu haliyle mantıksız. zaten genel olarak bir insanı - sırtlan da dahil - aşağılamak için onu bir hayvana benzetmek bu iki canlı arasında hayvana hakaret olur diye düşünürüm hep.
  • /
  • 12

korkuyla yaşamak

yan komşum safiye teyze emekli maaşını apartman kapısı önünde kaptırdıktan sonra, dili tutulmuştu uzun süre, evinden çıkamaz hale gelmişti.
canım arkadaşım eşi nöbetçi olduğunda, vileda sopası yanında uyuduğunu söylerdi. "gülmekten öldüreceksin adamı herhalde" derdik, trajikomikti.
eşim seyahate gittiğinde, başucumda bıçakla uyurdum. herhangi bir canlıya zarar verme kabiliyetim varmış gibi.
gece mesailerinden sonra koşarak dönerdim.
arkamızda ayak sesi duysak, diken diken olur sırtımız.
bir taşıtta sürücüyle yalnız kalmamak için, inip araç değiştiriyorum derdi arkadaşlarım.
taksiye binince mutlaka, baba abi eşle telefonla konuşulur. karşılayın beni. geliyorum. taksideyim diye açıklaması yapılır.
bizim ülkemizde kadınsan, korkarsın. öğretirler o korkuyu. içine işler ayaz gibi. hiç çıkmaz

ceren özdemir cinayetinin yine yeniden çarpıcı bir şekilde hatırlattığı korkunç gerçektir.

bayan kadın çelişkisi

kadın sözlüğü için önemli bir konudur.
“kadın”, “erkeğin” dilsel karşılığıdır. erkeğe erkek denilen durumlarda kadına "kadın" denilmelidir.
bayan ise cinsiyet belirtmek için kullanılmaz. yalnızca bir hitap şeklidir.

mesele aslında toplumsal bilinçaltı. bu bilinçaltında "kadın" kelimesi kirlenmiş durumda ve insanlar "bayan" kelimesini kullanarak nezaketli olmaya çalışıyor.

neden?
çünkü kadın kişisine "kadın" denildiğinde, onun cinsel kimliğinin vurgulandığı düşünülüyor. ve nazik olmak adına belki de iyi niyetle "bayan" kelimesi kullanılıyor...

konuşulacak çok şey var ama tanımlar net.
erkeğe erkek denen yerde kadına kadın denilir. ha hitap ise amaç bayan olabilir ama "hanımefendiyi" tercih ederim.

kvk servis rezaleti

kvk servisi ile yaşadığım ve mağdur olduğum durumdur.

06/09/2019 tarihinde xxx ımeı numaralı telefonumu ekranı kırıldığı (telefon çalışır vaziyette olup ekranda kararma bulunmaktadır.) için kvk kartal şubesine 1900405374 numaralı form numarası ile teslim ettim. telefonum kvk garantili olup, garanti kapsamı dışında telefonum onarıma alınmıştır. ekran değişimi için 971 tl firmaya ödenmiştir. 14/10/2019 tarihinde telefonumun onarıldığına dair bilgi bana iletilmiş olup, telefon bana teslim edilmek istenmiştir. servise gittiğimde telefonu kontrol etmek istedim, fakat telefon teslim sırasında açılmadı. bunun üzerine yeni bir kayıt açılarak telefonun garanti kapsamında onarılacağı belirtildi. fakat firmadan aldığım bilgi neticesinde telefonun ana kartının değişmesi gerektiği ve 2250 tl bir tutar yatırmam gerektiği söylenmiştir.

telefonun ilk teslimi sırasında telefonun onarıldığı belirtilmiş olup, telefonun onarım sonrasında başına gelen bir olaydan dolayı çıkan onarım ücreti kullanıcıya yansıtılmak istenmiştir. %100 onarıldı onayı verilen bir telefonun teslimat sırasında açılmaması ve daha sonrasında çıkan ücretin kullanıcıya yansıtılmak istenmesi tüketici haklarının ihlalidir.

tüketici mahkemesine başvurdum. şimdi onlar düşünsün.

ateş böcekleri projesi

birleşmiş milletlerin kadın kolları çalışması çerçevesinde yürütülen projede, kadınlardan istenen atesbocekleri.info adresi üzerindeki türkiye haritası üzerinde kendilerini güvende hissetmedikleri alanlara birer ateş böceği bırakmaları. birleşmiş milletler yetkilileri de, yerel yönetimlerle ilişkiye geçerek önlem alınmasını isteyecek.
proje 10 aralık tarihine kadar sürecek. lütfen kadınlara ulaşmasını sağlayalım.

sunshine

sözlüğü ve özleyenleri, pek çok özlemiş yazar.
bir eğitim programı nedeniyle, ders çalışıyor. sınavlarından sonra burada olmak için gün sayıyor. herkese sevgiler. quş ağacı, meseli tunaqa sizleri tanıdığım için çok şanslıyım ve mutluyum.

kezban

net bir yakıştırmadır ama yakıştırmadır sonuçta.
böyle durumlarda bu kezbanı gören bilen akıl sahibi er kişi acaba nedir, kimdir diye düşünüyorum.
mantık aslında böyle işlemez mi sizce de. bir kişinin nasıl bir yanlı veya doğru yaptığını anlamak için ya o yoldan geçmiş olman gerekir ya da bir şekilde deneyimlemiş olman gerekir. yoksa değerlendirme olmaz ki sadece çamur at izi kalsın bu işlerde yürümez.

Toplam betim sayısı: 232

orospu

aklıma geçenlerde denk izlediğim şu videoyu getirmiş başlık

video altına yapılan favori yorumum ise şuydu " işte ilk ağlama silsilesi orada başladı ve şimdi ülkece kan ağlıyoruz "

bir ticaret biçimi olarak annnelik ve babalık

aslında bu mülkiyet duygusudur. ebeveynler kendileri için çocuk getirirler dünyaya. çocuk üzerinden birbirlerine kopmaz bağlarla bağlanıp toplumun dayattığı eş olma, aile olma vb. görevleri layıkıyla yerine getirmek, sürdürmek için. çocuk üzerinden umut etmek, hayal kurmak, onur duymak için.

insan sahip olduğu bir evi kendi imkanları ölçüsünde kendi zevkiyle dekore eder örneğin, benzer biçimde çocuğunu da kendince ideal bulduğu insan kalıbına sokmak ister. bunu başardığına kanaat getirdiğinde ise meyvesini toplamak ister, her fırsatta bu işin mimarı olduğunun hissettirilmesine ihtiyaç duyar.

herkes kahraman olmak ister içten içe, best off olmak ister, yetmeeeezz best of the best olmak ister. bunun en kolay yolu çocuk yapmaktır. dünyanın en iyi annesi, en iyi babası, kahramanı, kraliçesi, kralı olma ihtimali hemen hemen ceptedir bu şekilde. bu yüzden çok sık duyarız şunu " bu dünyada yaptığım en güzel, en harika en müthiş şey oğlumu, kızımı dünyaya getirmekti " ne oldu sanki, dünyayı mı kurtardı oğlun kızın. hayır, ama varlığını anne- baba olmak üzerinden anlamlandıranlar için kurtuluştur oğullar, kızlar.

31 mart 2019 seçim sonuçları

polisin kapı kapı gezip, kimin kime oy verdiğini sorgulamaya başladığını da gördüğümüz seçim sonuçları. sunshine'nin öngörüsü doğrulanmıştır. seçmen kayıtlarında bir hile olmadığının tespiti yapıldıktan sonra geriye büyükçekmece sakinlerinin fetöden içeri alınması kalacak.

büyüyen beşik

anlaşılan bu işte usta olanların bile zorlandığı bir seçim. şöyle bir video var, belki ihtiyacı olanlara fikir verebilir.

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

parola

şu an şukadınsözlüğü hesabımın parolasını biliyorsam ne olayım. ve facebook parolamı ve instagram ve mail ve daha nicesi. neyse ki hepsi otomatik oturum açmada.

kadınların sevmediği kadınlar

aptalca davranan, gücünün farkında olmayan korkak kadınlar. ben bilmem beyim bilir kadınları. durmadan çocuk doğurup , o çocuklar kendi işlerini yapacak yaşa geldikleri halde mental bozukluklara sahipmiş gibi elleriyle besleyen giydiren poposunu silen kadınlar. kendi parasını kazanabilecekken çalışmak istemeyen evde gönüllü hizmetçilik eden kadınlar. bir saat boyunca nefes almadan kocasından şikayet eden " neden boşanmıyorsun " diye sorulduğunda sanki canı alınıyormuşcasına şok olup ortamdan kaçarak uzaklaşan kadınlar. kitap okumayı zaman bulamadığını söyleyip günde 5 saat tv izleyen kadınlar.

misafir odası

o soğuk ve mesafeli bir alandı. evin bir parçası gibi hissettirmeyen, ev gibi kokmayan o odanın varlık sebebi misafirin mühimsenmesi miydi yoksa ev sahibinin itibar mıydı bilmiyorum ama çocukken evde en nefret ettiğim alan orasıydı. kapısı mütemadiyen kilitliydi. misafir gelince açılır ve biz çocuklar o odaya sadece misafirlere hoş geldiniz demek ve ellerini öpmek için girebilirdik.

çocukluğumuz boyunca bir kıçımızı koyup oturamadık o siktiğimin açık renk koltuklarına. duvardan duvara vitrindeki bibloları alıp bir inceleyemedik. misafir çocuğu prens, prenses muamelesi görür biz ayak altından çekilip mutfakta çay demleyip sofra kurar yemek hazırlar bulaşık yıkardık onlar gidene kadar. nasıl bir hiyerarşiydi, nasıl ötelenmek, yok sayılmaktı ! cahil ailelere doğmuş olmak, kız çocuğu olarak doğmuş olmak, üstelik birin üçün beşin üstünde sayıca fazla kız çocukları olarak orada olmak hakikaten dünyada insanın başına gelebilecek en boktan şeylerden biri. bazen kendime bir halt olamadın diyorum ama bunları hatırlayınca kendi alnımdan öpesim geliyor, bu alt yapıyla daha ne olacaktın en iyisi oldun olabileceğinin diyorum.

ne misafir odasıymış arkadaş, resmen üç başlı cehennem köpeği gibi geçmişin karanlığından hırlayarak üstüme atıldı.

çalışanına esir gibi davranan patron

işletme küçük olsun yada kurumsal olsun, genel olarak çalışanın hakları devletin de el birliğiyle gasp edilir. ve işveren de çalışanın emeğini son raddesine kadar sömürmenin peşindedir. bu sistemin herhangi bir yerinde çalışan insan zaten modern köledir.

neyse ki modern kölelikte çalışanın bir iş tanımı vardır. işverenin evi o çalışanın iş yeri olmadığı için, çalışan orada " bu da senin işin " denilerek çalıştırılamaz. işveren bunu buyurabilir, ama buna zorlayamaz. o halde çalışanın zaten az buz olan haklarını koruması lazım ki yeri geldiğinde tüm hakları için mücadele edebilsin. bugün gidip o evde temizlik yaptığı için bir süre sonra aynı iş kendisinden tekrar beklenecek, o zaman da mı peki diyecek? diyemeyecekse o zaman yine başa dönmeyecek mi?

ne olur cesur olun, ne olur korkmayın patrondan, kocadan, babadan, dayıdan , ayıdan ! timurlenk'in karşısında nasreddin hoca gibi yalnız kalsanız da, onun gibi " bize bir fil daha verin " demeyin ! hayat bir haksızlıklar silsilesi, hepsine katlanamazsınız, hepsini yüklenip kaldıramazsınız. hayır demeyi öğrenin, ki sonuçlarına katlanmak o ana katlanmaktan daha zor değil. ilk engeli aşmazsanız yarışa başlayamazsınız, kazanamazsınız.

önce çocuklar otursun

20 kasım dünya çocuk hakları günü’nde change.org’da istanbul büyükşehir belediye başkanı ekrem imamoğlu’nun dikkatine başlatılan bir imza kampanyası.

bu kampanya yetişkinlerin pek çok alanda olduğunu gibi toplu taşıma alanlarında da çocuklar üzerinde kurdukları hiyerarşiye ve bunun yol açtığı kötü sonuçlara, çocukların hak gaspına dikkat çekip, bunun önlenmesini talep ediyor.

kampanya linki: https://www.change.org/p/toplu-ta%C5%9F%C4%B1ma-ara%C3%A7lar%C4%B1nda-%C3%A7ocuklar%C4%B1n-oturma-hakk%C4%B1-ihlal-edilmesin-ekrem-imamoglu

kampanya hakkında daha detaylı bir yazı linki

http://blogcuanne.com/2019/11/23/once-cocuklar-otursun/

kocaya isimle seslenmek edepsizliktir

kendisi hoca imiş, kuran'a uygun olarak açıklıyor durumu. baktığın zaman bu kutsal kitapta koca karısından üstün tutulan kişi midir? evet öyledir. dolayısıyla adamın inandığı kitaba göre de yaptığı çıkarım gayet yerindedir. kuran da her zaman erkeğin kadından üstün olduğunun altı çizilmiştir, adam da ast üst ilişkisinden örnekle açıklıyor bu durumu.

yasalara baktığımızda kadını erkeğe göre 2. sınıf vatandaş olarak tanımlayan bir ibare yoktur oysa. fakat toplum olarak erkek ve kız çocuklarını yetiştirirken en başından bu ast üst ilişkisini kendimiz dolaylı yollarla ima ediyoruz zaten. kadın kocasına ister " efendim" diye hitap etsin ister " benim minnak tatlı aşkitom " diye hitap etsin işler sarpa sardığında hatta işler yolundayken bile içten içe mağdur olan hep kadındır. bu mağduriyeti de biz kendimiz çocuk yetiştirirken inşa ediyoruz. bunun da bilincinde olduğumuz için böyle adamlar çıkıp böyle laflar edince gülüp geçmek yerine endişe ediyoruz. çünkü bu toplumun inancı ve karakteri bu önermeyi rahatlıkla kabul eder, karşılık bulur.

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

" suriye'liler onu yaptı, suriye'liler bunu yaptı " kayıtlı rakamlarla 3,5 milyon suriye'lı sığınmacı alındı. türkiye sınırları içinde 500 bine yakın suriyeli bebek doğdu. 2 büyük şehir dolusu insan nüfusu. bu kadar insanın tek tip davranışlar sergilemesi beklenilemez.

taksim meydanında kendilerince yeni yıl kutlaması yapmalarına gelirsek, bir milli maçtan galip çıkmışlar gibi yaptıkları kutlama. yok öyle bir şey ama, o zaman bu belki sana bana göre sadece biraz saçma o kadar. türk erkeklerinin de çoğu zaman yaptığı gibi bir dolu erkek toplanmış kendi anlayışlarına göre eğleniyor. ne yapsınlar ? mağduruz mağdur deyip kaldırımlarda oturup bütün gün ağlasınlar mı? onu da yapmasınlar ama biraz uyum mu göstersinler ? ayak uyduracakları bir düzen var mı gerçekten ? biz zaten karmakarışığız, asıl canımızı sıkan da bu tam olarak. zaten sorunlu bir toplumuz ve bize çok benzeyen bir dolu insan daha geldi bu sorunların üstüne. işte tam burada ince bir çizgi var, toplumumuz içinde yeni bir düşman daha mı ilan edeceğiz yoksa sorunların çözümü için sorumlulardan talepte mi bulunacağız ? biraz daha mı geri gideceğiz yoksa ilerlemek için çaba mı harcayacağız ?

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homofobinin ilanı olan başlık.

eşcinsellik bir seçim, bir tercih olmadığından reklamı yapılacak özendirilecek bir durum da değildir. eşcinsellik bir yönelimdir. heteroseksüel bireylere eşcinsel olmayı dayatmak kadar abesdir eşcinsel bireylere heteroseksüelliği dayatmak. her iki yönelimin de övülecek veya yerilecek tarafı yoktur çünkü bu bilinçli bir seçim değildir. bilim eşcinselliğin bir hastalık yada bilinçli tercih olmadığını aynı zamanda homofobinin bir hastalık olduğunu artık net olarak ortaya koymuştur.

killa hakan

kafası son derece karışık tuhaf rapçi bir tip. yanımda yöremde olsa ve konuşmaya başlasa arkama bakmadan kaçarım. uykusuzlar kulübüne konuk olduğu bölümü izlemiştim 1 dk içinde farkettim ki beyin hücrelerim ölüyor hemen kanal değiştim.

topuklu ayakkabı dinen caiz değildir

çocukken arkadaşlarım kuran kursuna giderlerdi yazları. mahalleden kendini din hocası tayin etmiş çatlaklar olurdu genelde öğretmenler. sonra ders çıkışları gelip bin gece kabus görmeye yetecek kadar korkunç şeyler anlatırlardı. cinler, büyüler, cehennem ve zebaniler hakkında. devlet okulları da şu an tam o kuran kursları gibi. her kurumda birbirinin kopyası yöneticiler olduğu malum, dolayısıyla şaşırdık mı? hiç değil. yani insan köpeği ısırdığında haber yapsınlar öyle şaşıralım.
Henüz takip ettiği biri yok.