@quş ağacı

Yazar

Durum: 232 - 0 - 0 - 0 - 09.02.2021 05:13

Puan: 1019 - geyik avcısı

6 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 12

veda zamanı

eninde sonunda " bu kız durmadan evden kaçıyor " diye bizi müge anlı'ya çıkartacak olan vedadır.

tunaqua da " hayır efendim bunlar heeep yalan, ispatlıycasınız o zaman" diye telefonla programa bağlanacak.

görün bakın olacak bunlar bu gidişle (vd)

kız öğrenciye hakaret eden profesör

davranışı ve sözleri göz önüne alındığında hiç şüphe yok ki bünyesinde her türden pisliği barındıran kişidir. umalım ki hakkında gerekli işlemler yapılsın bir daha hiç bir öğrencinin karşısına öğretici vasfında çıkmasın. ve dilerim ki bir gün, tuvaletlerin kapısında peçete tutmak işi için için yalvar yakar olsun pavyon kapılarında.

ensar vakfının okullarda ahlak eğitimi

çoktan dağtılması, faaliyetlerine, toplaşmalarına son verilmesi ve sorumlularının her birinin yargılanmış ve ceza almış olması gereken, adının ancak yargı makamlarınca ağza alınması gereken bu oluşum, çocuk istismarıyla gündeme geldiği günden beri gücü elinde tutanlarca savunuldu ve destek verildi. ensar vakfındaki çocuk istismarı ortaya çıktığında aile bakanı yaptığı konuşmada, çocuk istismarı sözünü dernekle ilişkilendirmediği gibi konuşmasında çocuk istismarı cümlesini dahi kullanmamak için direndi, istismarı "bu olay " diye niteledi. vakıf içinde meydana gelen çocuk istismarı ile ilgili konuşması gerekirken bir kaç dakikalık konuşmasında defalarca ensar vakfına övgü dolu cümleler kurdu sanki vakfın reklamını yapmak için oradaymışçasına konuştu. " bir kereden bir şey olmaz " dedi. o günden bugüne hangi zihniyet değişti ? şimdi okullarda ahlak dersi adı altında çirkin varlıklarını alenen sürdürüyor olmaları evet mide bulandırıcı bazılarımız için ama şaşkınlık verici değil maalesef. pürü pak bir vakıf olsaydı dahi kanun ve nizamla yönetilen bir ülkede yine de bu işe kalkışamazdı o da ayrı mesele.

uçurtmayı vurmasınlar

feride çiçekoğlu'nun siyasi mahkum olarak hapiste yattığı zamanlarda yaşadığı gerçek öyküden senaryolaştırılmış , türk sinemasının en sevilen filmlerindendir.

feride çiçekoğlunun kendi anlatımıyla uçurtmayı vurmasınlar filminin hikayesine dair bir de video

saçını süpürge eden kadın

çocuk yaşlardan itibaren öyle öğretilir ve annelerinden de bunu görüp benimser kadınlar. bir yuva kurduklarında öncelikleri evleri, çocukları ve eşleri olur çoğunlukla. kendilerini unutmaya başlarlar yavaş, yavaş. geri kalanlar da kadının sağladığı bu tertip ve düzenin keyfini sürmekten hiç şikayetçi olmazlar ama bir gün o kadına bakıp hadsizce, kalpsizce " ne biçimsin, ne hale geldin " diyebilirler.

insanlar yakınlarıyla ilgilenmeli, özellikle aynı evin içinde yaşadıklarıyla. saçını süpürge etmiş bir eş veya anne, yorgun görünen baba ve kardeşle. onu yoran işine ortak olmalı, üzerinden yükünün yarısını almalı mümkünse.

saçları süpürgeye dönmüş kadına bakıp " bu kadın çok güzel bir kadın, çok iyi bir kadın, bu kadar yorulmaması gerek " diyebilecek kadar iyi bir kalbe ve gerçeği görebilecek gözlere sahip olmalı bir eş.

geceye bir şarkı bırak

bir metin erksan filmi olan sevmek zamanı'nından görüntüler eşliğinde, moğollar yolum seninle

kadını döven erkeği de bir kadın yetiştirdi

kadınların erkek çocuklarını çoğunluk olarak doğru yetiştirmedikleri su götürmez bir gerçektir maalesef. onlara paşa gibi davranırlar. gak diyince et, guk diyince su verirler tabiri cazise. bunun sonucunda kendine yetmeyi bilmeyen, pek de bir şey değilken her şey olduğunu sanan, kendilerini kadınlardan üstün gören zihniyette erkekler yetiştirirler. fakat şiddet çok farklı. şiddet görmeyen veya ev içinde şiddete tanık olmayan bir çocuk, kadın olsun erkek olsun ileride şiddet uygulama ihtimali yok denecek kadar azdır. özetle, kadına şiddet uygulayan erkek şiddeti muhtemelen annesinden değil babasından öğreniyordur.

geceye bir şarkı bırak

v diye yabancı bir dizi vardı. istilacıların kraliçesi halkına bir çeşit enerji ile bağlanıyor ve onları sakinleştirip, huzur verip uyuşturuyordu bu enerjiyle. böylece kendi istekleri doğrultusunda yönlendirebiliyordu halkını. nilipek'in sesi de biraz öyle, huzur mu veriyor yoksa uyuşturuyor mu tama emin olamıyorum.

şarj

dil, diş, dudak marifeti ile seslendirdiğim türkçe dilime uygun olduğundan şarz demekte ısrarcı olduğum ve anlamayan olmadığı için de sakınca görmediğim enerji aktarıcı.

oburkedi

kediyse canımdır ciğerimdir diyorum başka da bir şey demiyorum.

iki çocuk arasına girmek

şayet fiziksel bir kavga - itip kakma da dahil - yoksa, çocuklardan biri şikayetçi olana kadar araya girilmemesi taraftarıyım. ve şikayetçi olan çocuğa da tarafsız olup, doğru sorular sorup doğru yönlendirmeler yapılmalı. eğer tartışma fiziksel bir kavgaya dönüyorsa hemen müdahale edilmeli çünkü şiddet şiddeti çoğaltıyor, basit gibi görünen bir itmeden saniyeler içinde tekme tokat birbirlerine giriyor çocuklar ve bu sonra alışkanlık halini alıyor.

onlar insan yavrusu ne de olsa, konuşabilmek gibi bir yetenekleri var. hayvan yavrularında durum farklıdır mesela, anne onlarla ufak ufak boğuşur sonra yavruların kendi aralarında boğuşmalarını teşvik eder ki bu ileriki zamanlar için antrenmandır, yeri geldiğinde kendilerini kavga ederek koruyabilmeleri için.

edit: imla

depresyon

" mutlu musun? " sorusuna " mutluyum " yanıtı vermek yerine , "iyiyim, idare eder vb " cevaplar veren herkesin, en azından minör olanından muzdarip sayıldığı ruh hastalığı.

sigara bırakma polikliniğinde görevli pisg. dr.un yalancısıyım ben de.

edit: imla

çeyrek altın

ödünç altın. altınların en sinir bozanı. hakkında en çok konuşulanı, en gıybeti yapılan altın.

- ben ona çeyrek takmıştım, o bana takmazsa bir daha yüzüne bakmam
- tamam o çeyrek getirmişti doğumuma ama o zaman çeyrek kaç paraydı şimdi kaç para
gibi, gibi sonu gelmez cümleler.

bir de o düğünlerde takı töreni sonrası gelin damat kaynanalar o gelin odalarına girip tıkır tıkır o çeyrekleri saymazlar mı, sonrasında da düğün videosunda kim ne takmış diye durdura durdura izlemezler mi, bir ay da onun dedikodusu sürmez mi, 5 ,10 sene de konusu olunca fil hafıza kayıtları tek tek dökülmez mi.

arkadaş, evlenenlere ev gereci alınır, yeni doğana da bebeğin yada annenin kullanacağı bir ürün alınır. oğlunuzun pipisinin kesilmesine gelince, bize ne, kime ne!

geceye bir şarkı bırak

michael kiwanuka - love & hate

kadın sözlüğünü üç kelimeyle anlatmak

günün sorusu

veteriner hekimimizden gelen sorudur ( yani kedilerimin hekiminden )

vet - siz nasıl bir travma yaşadınız?
ben -nasıl yani ?
vet - yani kedi ve köpeklerle ilgilenenler genelde böyle bir bunalım, kötü bir olay sonrası... kem küm
ben- küçükken popomu kaz ısırmıştı o sayılır mı ?


hay allahım ya, sanki hayatın kendisi başlı başına, en başından bir travma değilmiş gibi.

kundak

eski nesil annelerin, bebeklerinin tüm bedenini sıkıca sarıp matruşka bebeklerine çevirdiği pamuklu bez.

kardeşlerimi az kundaklamadım ben de. ( kundaklamak ! böyle söylenince komik biraz ama tanımı buydu ) annem bunu bacakları çarpık olmasın diye yaptığını söylerdi. işe yaramış gibi görünüyor.

cenaze evinde yemek dağıtılması

zamanında geçerli nedenlerle yapılan ve zaman içinde adet haline gelen ama günümüzde artık makul olmadığı için terk edilmesi gereken olay.

ölen kişinin yakınları birilerini ağırlamaya ve o yemek telaşesi içine girmeye kendilerini hazır hissettiklerinde, şoku atlatıp, kabullenip toparlandıklarında dilerlerse hayır yemeğini verebilirler kendi inançları ve iç huzurları gereği. ama bunun başkaları tarafından beklenmesi kabul edilebilir değil, zira eskiden insanların bunu yapma, yani aynı gün yemek verme mecburiyetlerinin sebebi çok başkaymış. cenazeye civar köylerden insanlar belki saatlerce yürüyerek cenaze evine gelir ve dönecekleri zaman yola aç çıkmamaları için hayır yemeği hemen o gün verilirmiş ve bu yemek işiyle de yine köyden diğer insanlar ilgilenir, köy meydanlarında sofra kurulurmuş.

günümüzde başsağlığına giden veya cenazeye katılanların aç kalmak gibi bir durumları yok dolayısıyla artık sürdürülüyor olması acılı insanlara eziyet.

halı yıkama şirketi

tam aradığım halı yıkama hizmetini buldum diye sevinirken 2. en geç 3. yıkamada sizi hayal kırıklığına uğratan firmalar.

yay burcu kadını

insanın hayatında bir yay burcu kadını olması kadar kötü olan diğer şey hayatında bir yay burcu kadını olmamasıdır. tecrübe ile sabit.

bir zamanlar en yakın arkadaşım olan kadın yay burcuydu. pek çok açıdan onunla arkadaş olmak harika olsa da pek çok açıdan da çileden çıkarıcıydı. sonunda arkadaşlığımı bitirdim. iyi mi yaptım kötü mü yaptım hiç bir zaman emin olamayacağım ama sanırım o da tatlı diline ve neredeyse her istediğini kolayca elde edebilecek pozitif enerjisine rağmen bir ikizler kadınını istediği gibi yönlendiremeyeceğini öğrenmiştir.
  • /
  • 12

korkuyla yaşamak

yan komşum safiye teyze emekli maaşını apartman kapısı önünde kaptırdıktan sonra, dili tutulmuştu uzun süre, evinden çıkamaz hale gelmişti.
canım arkadaşım eşi nöbetçi olduğunda, vileda sopası yanında uyuduğunu söylerdi. "gülmekten öldüreceksin adamı herhalde" derdik, trajikomikti.
eşim seyahate gittiğinde, başucumda bıçakla uyurdum. herhangi bir canlıya zarar verme kabiliyetim varmış gibi.
gece mesailerinden sonra koşarak dönerdim.
arkamızda ayak sesi duysak, diken diken olur sırtımız.
bir taşıtta sürücüyle yalnız kalmamak için, inip araç değiştiriyorum derdi arkadaşlarım.
taksiye binince mutlaka, baba abi eşle telefonla konuşulur. karşılayın beni. geliyorum. taksideyim diye açıklaması yapılır.
bizim ülkemizde kadınsan, korkarsın. öğretirler o korkuyu. içine işler ayaz gibi. hiç çıkmaz

ceren özdemir cinayetinin yine yeniden çarpıcı bir şekilde hatırlattığı korkunç gerçektir.

bayan kadın çelişkisi

kadın sözlüğü için önemli bir konudur.
“kadın”, “erkeğin” dilsel karşılığıdır. erkeğe erkek denilen durumlarda kadına "kadın" denilmelidir.
bayan ise cinsiyet belirtmek için kullanılmaz. yalnızca bir hitap şeklidir.

mesele aslında toplumsal bilinçaltı. bu bilinçaltında "kadın" kelimesi kirlenmiş durumda ve insanlar "bayan" kelimesini kullanarak nezaketli olmaya çalışıyor.

neden?
çünkü kadın kişisine "kadın" denildiğinde, onun cinsel kimliğinin vurgulandığı düşünülüyor. ve nazik olmak adına belki de iyi niyetle "bayan" kelimesi kullanılıyor...

konuşulacak çok şey var ama tanımlar net.
erkeğe erkek denen yerde kadına kadın denilir. ha hitap ise amaç bayan olabilir ama "hanımefendiyi" tercih ederim.

kvk servis rezaleti

kvk servisi ile yaşadığım ve mağdur olduğum durumdur.

06/09/2019 tarihinde xxx ımeı numaralı telefonumu ekranı kırıldığı (telefon çalışır vaziyette olup ekranda kararma bulunmaktadır.) için kvk kartal şubesine 1900405374 numaralı form numarası ile teslim ettim. telefonum kvk garantili olup, garanti kapsamı dışında telefonum onarıma alınmıştır. ekran değişimi için 971 tl firmaya ödenmiştir. 14/10/2019 tarihinde telefonumun onarıldığına dair bilgi bana iletilmiş olup, telefon bana teslim edilmek istenmiştir. servise gittiğimde telefonu kontrol etmek istedim, fakat telefon teslim sırasında açılmadı. bunun üzerine yeni bir kayıt açılarak telefonun garanti kapsamında onarılacağı belirtildi. fakat firmadan aldığım bilgi neticesinde telefonun ana kartının değişmesi gerektiği ve 2250 tl bir tutar yatırmam gerektiği söylenmiştir.

telefonun ilk teslimi sırasında telefonun onarıldığı belirtilmiş olup, telefonun onarım sonrasında başına gelen bir olaydan dolayı çıkan onarım ücreti kullanıcıya yansıtılmak istenmiştir. %100 onarıldı onayı verilen bir telefonun teslimat sırasında açılmaması ve daha sonrasında çıkan ücretin kullanıcıya yansıtılmak istenmesi tüketici haklarının ihlalidir.

tüketici mahkemesine başvurdum. şimdi onlar düşünsün.

ateş böcekleri projesi

birleşmiş milletlerin kadın kolları çalışması çerçevesinde yürütülen projede, kadınlardan istenen atesbocekleri.info adresi üzerindeki türkiye haritası üzerinde kendilerini güvende hissetmedikleri alanlara birer ateş böceği bırakmaları. birleşmiş milletler yetkilileri de, yerel yönetimlerle ilişkiye geçerek önlem alınmasını isteyecek.
proje 10 aralık tarihine kadar sürecek. lütfen kadınlara ulaşmasını sağlayalım.

sunshine

sözlüğü ve özleyenleri, pek çok özlemiş yazar.
bir eğitim programı nedeniyle, ders çalışıyor. sınavlarından sonra burada olmak için gün sayıyor. herkese sevgiler. quş ağacı, meseli tunaqa sizleri tanıdığım için çok şanslıyım ve mutluyum.

kezban

net bir yakıştırmadır ama yakıştırmadır sonuçta.
böyle durumlarda bu kezbanı gören bilen akıl sahibi er kişi acaba nedir, kimdir diye düşünüyorum.
mantık aslında böyle işlemez mi sizce de. bir kişinin nasıl bir yanlı veya doğru yaptığını anlamak için ya o yoldan geçmiş olman gerekir ya da bir şekilde deneyimlemiş olman gerekir. yoksa değerlendirme olmaz ki sadece çamur at izi kalsın bu işlerde yürümez.

Toplam betim sayısı: 232

orospu

aklıma geçenlerde denk izlediğim şu videoyu getirmiş başlık

video altına yapılan favori yorumum ise şuydu " işte ilk ağlama silsilesi orada başladı ve şimdi ülkece kan ağlıyoruz "

bir ticaret biçimi olarak annnelik ve babalık

aslında bu mülkiyet duygusudur. ebeveynler kendileri için çocuk getirirler dünyaya. çocuk üzerinden birbirlerine kopmaz bağlarla bağlanıp toplumun dayattığı eş olma, aile olma vb. görevleri layıkıyla yerine getirmek, sürdürmek için. çocuk üzerinden umut etmek, hayal kurmak, onur duymak için.

insan sahip olduğu bir evi kendi imkanları ölçüsünde kendi zevkiyle dekore eder örneğin, benzer biçimde çocuğunu da kendince ideal bulduğu insan kalıbına sokmak ister. bunu başardığına kanaat getirdiğinde ise meyvesini toplamak ister, her fırsatta bu işin mimarı olduğunun hissettirilmesine ihtiyaç duyar.

herkes kahraman olmak ister içten içe, best off olmak ister, yetmeeeezz best of the best olmak ister. bunun en kolay yolu çocuk yapmaktır. dünyanın en iyi annesi, en iyi babası, kahramanı, kraliçesi, kralı olma ihtimali hemen hemen ceptedir bu şekilde. bu yüzden çok sık duyarız şunu " bu dünyada yaptığım en güzel, en harika en müthiş şey oğlumu, kızımı dünyaya getirmekti " ne oldu sanki, dünyayı mı kurtardı oğlun kızın. hayır, ama varlığını anne- baba olmak üzerinden anlamlandıranlar için kurtuluştur oğullar, kızlar.

31 mart 2019 seçim sonuçları

polisin kapı kapı gezip, kimin kime oy verdiğini sorgulamaya başladığını da gördüğümüz seçim sonuçları. sunshine'nin öngörüsü doğrulanmıştır. seçmen kayıtlarında bir hile olmadığının tespiti yapıldıktan sonra geriye büyükçekmece sakinlerinin fetöden içeri alınması kalacak.

büyüyen beşik

anlaşılan bu işte usta olanların bile zorlandığı bir seçim. şöyle bir video var, belki ihtiyacı olanlara fikir verebilir.

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

parola

şu an şukadınsözlüğü hesabımın parolasını biliyorsam ne olayım. ve facebook parolamı ve instagram ve mail ve daha nicesi. neyse ki hepsi otomatik oturum açmada.

kadınların sevmediği kadınlar

aptalca davranan, gücünün farkında olmayan korkak kadınlar. ben bilmem beyim bilir kadınları. durmadan çocuk doğurup , o çocuklar kendi işlerini yapacak yaşa geldikleri halde mental bozukluklara sahipmiş gibi elleriyle besleyen giydiren poposunu silen kadınlar. kendi parasını kazanabilecekken çalışmak istemeyen evde gönüllü hizmetçilik eden kadınlar. bir saat boyunca nefes almadan kocasından şikayet eden " neden boşanmıyorsun " diye sorulduğunda sanki canı alınıyormuşcasına şok olup ortamdan kaçarak uzaklaşan kadınlar. kitap okumayı zaman bulamadığını söyleyip günde 5 saat tv izleyen kadınlar.

misafir odası

o soğuk ve mesafeli bir alandı. evin bir parçası gibi hissettirmeyen, ev gibi kokmayan o odanın varlık sebebi misafirin mühimsenmesi miydi yoksa ev sahibinin itibar mıydı bilmiyorum ama çocukken evde en nefret ettiğim alan orasıydı. kapısı mütemadiyen kilitliydi. misafir gelince açılır ve biz çocuklar o odaya sadece misafirlere hoş geldiniz demek ve ellerini öpmek için girebilirdik.

çocukluğumuz boyunca bir kıçımızı koyup oturamadık o siktiğimin açık renk koltuklarına. duvardan duvara vitrindeki bibloları alıp bir inceleyemedik. misafir çocuğu prens, prenses muamelesi görür biz ayak altından çekilip mutfakta çay demleyip sofra kurar yemek hazırlar bulaşık yıkardık onlar gidene kadar. nasıl bir hiyerarşiydi, nasıl ötelenmek, yok sayılmaktı ! cahil ailelere doğmuş olmak, kız çocuğu olarak doğmuş olmak, üstelik birin üçün beşin üstünde sayıca fazla kız çocukları olarak orada olmak hakikaten dünyada insanın başına gelebilecek en boktan şeylerden biri. bazen kendime bir halt olamadın diyorum ama bunları hatırlayınca kendi alnımdan öpesim geliyor, bu alt yapıyla daha ne olacaktın en iyisi oldun olabileceğinin diyorum.

ne misafir odasıymış arkadaş, resmen üç başlı cehennem köpeği gibi geçmişin karanlığından hırlayarak üstüme atıldı.

çalışanına esir gibi davranan patron

işletme küçük olsun yada kurumsal olsun, genel olarak çalışanın hakları devletin de el birliğiyle gasp edilir. ve işveren de çalışanın emeğini son raddesine kadar sömürmenin peşindedir. bu sistemin herhangi bir yerinde çalışan insan zaten modern köledir.

neyse ki modern kölelikte çalışanın bir iş tanımı vardır. işverenin evi o çalışanın iş yeri olmadığı için, çalışan orada " bu da senin işin " denilerek çalıştırılamaz. işveren bunu buyurabilir, ama buna zorlayamaz. o halde çalışanın zaten az buz olan haklarını koruması lazım ki yeri geldiğinde tüm hakları için mücadele edebilsin. bugün gidip o evde temizlik yaptığı için bir süre sonra aynı iş kendisinden tekrar beklenecek, o zaman da mı peki diyecek? diyemeyecekse o zaman yine başa dönmeyecek mi?

ne olur cesur olun, ne olur korkmayın patrondan, kocadan, babadan, dayıdan , ayıdan ! timurlenk'in karşısında nasreddin hoca gibi yalnız kalsanız da, onun gibi " bize bir fil daha verin " demeyin ! hayat bir haksızlıklar silsilesi, hepsine katlanamazsınız, hepsini yüklenip kaldıramazsınız. hayır demeyi öğrenin, ki sonuçlarına katlanmak o ana katlanmaktan daha zor değil. ilk engeli aşmazsanız yarışa başlayamazsınız, kazanamazsınız.

önce çocuklar otursun

20 kasım dünya çocuk hakları günü’nde change.org’da istanbul büyükşehir belediye başkanı ekrem imamoğlu’nun dikkatine başlatılan bir imza kampanyası.

bu kampanya yetişkinlerin pek çok alanda olduğunu gibi toplu taşıma alanlarında da çocuklar üzerinde kurdukları hiyerarşiye ve bunun yol açtığı kötü sonuçlara, çocukların hak gaspına dikkat çekip, bunun önlenmesini talep ediyor.

kampanya linki: https://www.change.org/p/toplu-ta%C5%9F%C4%B1ma-ara%C3%A7lar%C4%B1nda-%C3%A7ocuklar%C4%B1n-oturma-hakk%C4%B1-ihlal-edilmesin-ekrem-imamoglu

kampanya hakkında daha detaylı bir yazı linki

http://blogcuanne.com/2019/11/23/once-cocuklar-otursun/

kocaya isimle seslenmek edepsizliktir

kendisi hoca imiş, kuran'a uygun olarak açıklıyor durumu. baktığın zaman bu kutsal kitapta koca karısından üstün tutulan kişi midir? evet öyledir. dolayısıyla adamın inandığı kitaba göre de yaptığı çıkarım gayet yerindedir. kuran da her zaman erkeğin kadından üstün olduğunun altı çizilmiştir, adam da ast üst ilişkisinden örnekle açıklıyor bu durumu.

yasalara baktığımızda kadını erkeğe göre 2. sınıf vatandaş olarak tanımlayan bir ibare yoktur oysa. fakat toplum olarak erkek ve kız çocuklarını yetiştirirken en başından bu ast üst ilişkisini kendimiz dolaylı yollarla ima ediyoruz zaten. kadın kocasına ister " efendim" diye hitap etsin ister " benim minnak tatlı aşkitom " diye hitap etsin işler sarpa sardığında hatta işler yolundayken bile içten içe mağdur olan hep kadındır. bu mağduriyeti de biz kendimiz çocuk yetiştirirken inşa ediyoruz. bunun da bilincinde olduğumuz için böyle adamlar çıkıp böyle laflar edince gülüp geçmek yerine endişe ediyoruz. çünkü bu toplumun inancı ve karakteri bu önermeyi rahatlıkla kabul eder, karşılık bulur.

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

" suriye'liler onu yaptı, suriye'liler bunu yaptı " kayıtlı rakamlarla 3,5 milyon suriye'lı sığınmacı alındı. türkiye sınırları içinde 500 bine yakın suriyeli bebek doğdu. 2 büyük şehir dolusu insan nüfusu. bu kadar insanın tek tip davranışlar sergilemesi beklenilemez.

taksim meydanında kendilerince yeni yıl kutlaması yapmalarına gelirsek, bir milli maçtan galip çıkmışlar gibi yaptıkları kutlama. yok öyle bir şey ama, o zaman bu belki sana bana göre sadece biraz saçma o kadar. türk erkeklerinin de çoğu zaman yaptığı gibi bir dolu erkek toplanmış kendi anlayışlarına göre eğleniyor. ne yapsınlar ? mağduruz mağdur deyip kaldırımlarda oturup bütün gün ağlasınlar mı? onu da yapmasınlar ama biraz uyum mu göstersinler ? ayak uyduracakları bir düzen var mı gerçekten ? biz zaten karmakarışığız, asıl canımızı sıkan da bu tam olarak. zaten sorunlu bir toplumuz ve bize çok benzeyen bir dolu insan daha geldi bu sorunların üstüne. işte tam burada ince bir çizgi var, toplumumuz içinde yeni bir düşman daha mı ilan edeceğiz yoksa sorunların çözümü için sorumlulardan talepte mi bulunacağız ? biraz daha mı geri gideceğiz yoksa ilerlemek için çaba mı harcayacağız ?

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homofobinin ilanı olan başlık.

eşcinsellik bir seçim, bir tercih olmadığından reklamı yapılacak özendirilecek bir durum da değildir. eşcinsellik bir yönelimdir. heteroseksüel bireylere eşcinsel olmayı dayatmak kadar abesdir eşcinsel bireylere heteroseksüelliği dayatmak. her iki yönelimin de övülecek veya yerilecek tarafı yoktur çünkü bu bilinçli bir seçim değildir. bilim eşcinselliğin bir hastalık yada bilinçli tercih olmadığını aynı zamanda homofobinin bir hastalık olduğunu artık net olarak ortaya koymuştur.

killa hakan

kafası son derece karışık tuhaf rapçi bir tip. yanımda yöremde olsa ve konuşmaya başlasa arkama bakmadan kaçarım. uykusuzlar kulübüne konuk olduğu bölümü izlemiştim 1 dk içinde farkettim ki beyin hücrelerim ölüyor hemen kanal değiştim.

topuklu ayakkabı dinen caiz değildir

çocukken arkadaşlarım kuran kursuna giderlerdi yazları. mahalleden kendini din hocası tayin etmiş çatlaklar olurdu genelde öğretmenler. sonra ders çıkışları gelip bin gece kabus görmeye yetecek kadar korkunç şeyler anlatırlardı. cinler, büyüler, cehennem ve zebaniler hakkında. devlet okulları da şu an tam o kuran kursları gibi. her kurumda birbirinin kopyası yöneticiler olduğu malum, dolayısıyla şaşırdık mı? hiç değil. yani insan köpeği ısırdığında haber yapsınlar öyle şaşıralım.
Henüz takip ettiği biri yok.