salda gölü
yıllardır gölün tehlike altında olduğuna dair açıklamalar yapılıyor, göl suyu çekiliyor endemik balık türleri tehlikede deniyor. geçtiğimiz yıllarda izlediğim bir videoda yerel halktan biri gölün kendi çocukluğundan bu yana ne kadar küçüldüğünü anlatıyordu, küresel ısınma, fabrika atıklarının göle ulaşması gölü besleyen damarların çeşitli nedenlerle önünün kesilmesi zaten korkutucu sonuçlar doğuruyor. bunlara dönüp çare arayan bir yetkili yok, tehlike altında olan bir doğa harikasını iyileştirmek yerine hızlıca nasıl yok ederizin peşindeler.
her yeri her yeri mahvettiler zaten. insanın ödü kopuyor artık güzel bir doğa gördüğünde, akla gelen ilk şey burayı ne zaman keşfedip yok ederler oluyor.
gelin olmak
gelin olmak gelinliği giyip düğün salonunda dans edip nikah memurunun sorusuna evet yanıtını vermek değildir. uzun bir süreçtir. taa isteme merasiminden başlar ve bin çeşit ritüelle düğün günüde kadar sürer. bazıları için hayatlarının en beklenen zamanlarıdır, her anın tadını çıkarır en ince ayrıntıya kadar özenle ve istekle plan yaparlar. mutlu olur iyi hissederler. mutlulukları daim olsun bir yastıkta kocasınlar diyelim.
bazıları içinse berbat bir süreçtir. her anında " ben bu bokun içinde neden debelenip duruyorum " diye sorar " vazgeçtim " diyecek cesareti bulamadıkları içinde giderek batarlar. o yüzden bunu istiyor olduğundan şüphe etmeseniz bile kızınız, kardeşiniz, kuzeniniz, arkadaşınız gelin olurken gidin ve ona sorun " emin misin ? " diye sorun. çünkü bu soruya çok ihtiyacı olabilir.
aşk
kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü'nde verdiği bir röportajda çift ve aile terapisti tere diaz sendra kadınlara aşk hakkında şunu tavsiye etmiş ;
" aşk harika ve onu aramaya devam etmek zorundayız.
ancak pek çok kadın aşkın hayattaki tek şey olduğunu düşünüyor, bu da onları kişiliklerinin diğer kısımlarını unutmaya itiyor.
sevme ve sevilmenin dışında kişisel anlamda bir değer görmüyorlar.
onları güzel bir şekilde sevilmeyi aramaya ve kötülerine nokta koymaya davet ediyorum. ve aşkı hayatlarındaki tek proje haline getirmemeye. "
yani güzel olan aslında aşk duygusu, yani aşk aslında her zaman güzel ve her zaman iyi hissettiren bir duygu. aşkı, bunu hissettiğimiz kişi üzerinden tariflediğimizde - özellikle geçmişte kalan birileri üzerinden - aşkın anısı olumsuz bir sürü çağrışımla dönüyor tam bir kaos gibi görünüyor.
edit: imla
emlakçı
işiniz düşse aklınıza gelen ilk soru " güvenilir bir emlakçı nasıl bulurum ? "
lazlar
inşaat sektöründe ilk akla gelenlerdir, bunun temelinde kendi evlerini inşa etmekte mahir olmaları vardır aslında. bazen fıkralara konu olacak icatlar yapsalar da mucit insanlardır.
su
" canlı hücresinin büyük bir kısmını oluşturan hayatî inorganik maddedir "
dağlık yerlerde, köylerde büyüyenler bilir, torağa dokunca su fışkırırdı eskiden. göller, göletler, dereler vardı. suyun olduğu yerde hayat da vardı tabi, sayısız kuş çeşidi, sayısız ağaç türleri, yabani bitkiler, yaban hayvanları. sadece 30 yıl içinde bahsettiğim bu çeşitliliğin olduğu bölgeler tamamen betonlaştı. dereler kurudu yada yolları barajlara çevrildi, bazı su kaynakları özel şirketlere devredildi, ki bu büyük şirketler şu anda türkiye'nin her yerinde su kaynağı arayışında ve bulamamaları muhtemel olduğundan 20 litrelik bir damacana sudan elde edecekleri geliri 200 ml bir içecekle sağlayabilme peşinde yeni ürünler sürüp duruyorlar piyasaya. çünkü halihazırda ellerinde olan kaynakların uzun yıllar dayanamayacağını biliyorlar.
büyük şehirler içme suyu için barajda biriken yağmur sularına muhtaç fakat iklim değişiyor. bundan da kötüsü hızlı bir nüfus artışı var. göçlerin arkası kesilmiyor. sadece içme veya temizlik için kullanılan su değil kaynakları hızla yok eden, betonlaşma ve tüketim en büyük sorun. aklımıza gelebilecek her ürünün hazırlanmasında aklımızın alamayacağı kadar çok su tüketiliyor.
ama kürsel ısınma diyen, iklim değişiyor diyen, çevre doğa diyen herkes sinir bozucu, işe yaramaz, boş konuşan, dilenci, felaket tellalı, ortalık karıştırıcı oluyor. her yeri betona çevirmeye son hız devam, nüfusu arttırın çoğalın, tüketin diyenler alkışlanıyor.
şimdilerde kamu spotları yayınlanıyor su tüketiminde dikkatli olunması için fakat musluğu kısarak alınacak önlemler devede kulak bile değil artık.
edit: imla
akrep burcu
özellikleri arasında kıskançlık duygusu aşırıdır. kıskandıkları insanla içten içe yarışırlar, belli etmediklerini düşünseler de yüzlerinden okunur. fakat adildirler, kötülük yapmazlar bu duyguyla boğuşurken, kendilerini daha üst seviyelere taşımak için uğraş verirler.
affetmek
insan ancak olan biteni unutursa affetmiş sayılır. oysa kadınlar unutmak konusunda hiç iyi değil. affetmek yola devam etme savaşında sadece bir taktik.
vermeyen var mı
" sayın yolcularımız, koltuk ücretini ödemeyen yolcumuz var mı ? var ise ödeme yapmasını rica ederiz, aksi takdirde hattınız kullanıma kapatılacaktır " gördünüz mü? iyi başladı ama sonlarda error verdi, neden ? olmaz, çünkü dolmuş şoförü fıtratına ters.
microblading
asya kökenli yarı kalıcı bir makyaj tekniğidir. son yıllarda özellikle kadınların kaşlarına uguladığı popüler bir yöntem.
genel olarak türk kadınlarının kaş yoğunluğu ile ilgili bir sıkıntısı yoktur fakat kaşlarda da dönem dönem değişen moda görünümler tercih ediliyor, kalın kaş, ince kaş, kavisli veya çekik düz kaşlar. bu kaşa şekil verme işlemleri kıl köklerinin zarar görmesine neden olduğu için kaş yoğunluğunda değişimler ve şekil bozuklukları oluyor. bu yöntem de tam burada devreye giren bir kurtarıcı görevi görüyor.
microblading 3d kıl tekniği, seyrek veya dökülen kaşları daha düzgün bir görünüme kavuşturmak için yapılıyor. kaşların doğal görünümü bozulmadan, ten rengine ve saç rengine uygun bir renk seçilerek uygulanıyor. klasik döve sisteminden farklı olarak belirli derecelerde eğimli bıçak uçlu kalemlerle doğal kıl görünümü tek tek uygulanarak boşluklar doldurulup istenen şekil veriliyor. 1,5 -3 yıl arasında kalıcılığı olduğu söyleniyor.
uzmanlar cilt tipine uygun kaş şeklini yaratabilmek için mutlaka bu işte ehil kişilere yaptırılmasını öneriyor, yoksa sonucun kötü yada gülünç olabileceği konusunda uyarıyorlar.
çevremde bu işlemi yaptıran kadınlarda gördüğüm kadarıyla ortaya güzel bir görüntü çıktığını söyleyebilirim. sadece ilk başta renk biraz fazla koyu görünüyor, ama zamanla daha doğal bir görünüme kavuşuyor.
mertcan yılmaz
hatay'ın iskenderun ilçesinde babasının uyguladığı fiziksel şiddet sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki yavru.
babası mehmet ali yılmaz bugün mahkemeden çıkan karar sonucunda ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. diğer iki çocuğuna da sistematik işkence uyguladığı için altışar yıl daha ceza verildi. mahkemede pişman olduğunu söylemiş çocuğun ölümüne neden olan işkence aleti - elektirik süpürgesinin metal çubuğu - kanıt olarak sunulana kadar da " elimle vurdum kafasını yere çarptı "diyerek kendini savunmaya devam etmiş.
mertcan' ın avukatı mahkeme çıkışı yaptığı açıklamada karardan memnun olduklarını söylüyor ve " eklemek istediğim bir şey var " diyerek şöyle diyor " mehmet ali' de çocukken babasından çok dayak yemiş sistematik olarak gördüğü işkenceler sonucunda bugün olduğu insana dönüşmüştür. 'koruyamadığımız bir çocuk, koruyamadığımız başka bir çocuğu öldürdü. ' ve son olarak yetkililerden çocuk bakanlığının kurulmasına dair çalışmalar talep ettiğini ekliyor. oysa mertcan'ın yakınları yıllarca yargıya, resmi kurumlara dilekçeler ile başvurular yaptıklarını ve sonuç alamadıklarını söyleyip soruyorlar "kendilerine yalvardık, rica ettik bırakmayın diye. işte sağladığınız adalet bu. çocuğu öldürdükten sonra mı tutukluyorsunuz adamı?" avukat hanımın talep ettiği gibi bir bakanlık kurulacak olsa kendi başına mı hareket edecek yargı noktasında ki çözümü sağlayabilsin ?
bir de söylemek istemiyorum aslında, şu cümleyi kurmak buna dair düşünmek ve temelinde nasıl sorunlar olduğunu bile bile bu kadar yargılayıcı ve öfkeli olmak doğru değil biliyorum ama sorgulamadan da edemiyorum. anne de işkence görmüş o evde yaşadığı sürece ve bir şekilde adamdan ayrılmayı o evden çıkmayı başarmış. ama kendisi o evde yaşarken de çocukların işkence gördüğüne tanık olmuş, ya orada kalacak siper olacaksın yada o çocukları ama öyle ama böyle çekip çıkaracaksın o cehennemden. şartlar ne olursa olsun çocuklar güvende değilse anne onlardan bir metre dahi nasıl uzaklaşabilir anlayamıyorum!
cemal süreya
türk şair, yazar ve çevirmendir. türk şiirinde modernist bir hareket olan ikinci yeni şiirinin öncü şairlerinden biridir.
cemal süreya birikimini şiirleriyle öylesine müthiş iletir ki okuyana, o olursunuz. onun gördüğü şeyi görür, hissetiklerini duyumsarsınız o anın içindeymişçesine.
içkievinden çıkınca
camdan
demin oturduğum yere
baktım.
sigara paketimi
masada unutmuşum.
sandalyede
tıpkı benim gibi
oturuyor boşluğum.
bir eli alnında
benim gibi.
ama
biraz daha mı hüzünlü?
otururken de
biraz daha mı çıkarıyor
kamburunu?
biraz daha mi benziyor
babama?
bir yaş büyüğüm babamdan
ve rüzgar
bir törendeki gibi
çekiştirir durur
yağmurluğumu.
kadınların sevmediği kadınlar
aptalca davranan, gücünün farkında olmayan korkak kadınlar. ben bilmem beyim bilir kadınları. durmadan çocuk doğurup , o çocuklar kendi işlerini yapacak yaşa geldikleri halde mental bozukluklara sahipmiş gibi elleriyle besleyen giydiren poposunu silen kadınlar. kendi parasını kazanabilecekken çalışmak istemeyen evde gönüllü hizmetçilik eden kadınlar. bir saat boyunca nefes almadan kocasından şikayet eden " neden boşanmıyorsun " diye sorulduğunda sanki canı alınıyormuşcasına şok olup ortamdan kaçarak uzaklaşan kadınlar. kitap okumayı zaman bulamadığını söyleyip günde 5 saat tv izleyen kadınlar.
kadın sözlüğü
3 saatten bu yana eski betimlerini okuduğum sözlük. çok matrak entryler okudum eski yazarlardan, güldüm. yazarları tek, tek hatırladım, nickleriyle değil hatırlamam,
yazdıklarını okuduğumda o an hissettirdikleri duyguları, düşündürdüklerini anımsadım.
kendi yazdıklarımı okumak da iyi hissettirdi, öyle çok fazla yazmamışım ama yine de anı defteri gibi geldi. duygulandım. ne salakmışım dedim, - çünkü pek akıllıyım ya artık - vay be iyi laf etmişim dedim. ben o zamanlar daha mı mutlu bir insan mıymışım diye sordum?
kaçınılmaz olarak tabi merak ediyor insan " nerede tüm o yazarlar ? niye yoklar ? "
bir de insanın aklı karışıyor, o sözlük bu sözlük mü ? bu sözlük aynı mı, eski yeni diye ayırmalı mı?
bonus: şairlerden de bahsetmeli kadın sözlüğü, bu yeni versiyonunda ne büyük eksikmiş eski betimleri okuyunca fark ettim.
klozet kapağını indirmeyen erkek
annesi gelir kapağı kapatır diye bekleyen erkektir.
öğretmen
bir çocuğun başına gelebilecek en iyi veya en kötü şeylerden biri olabilir. öğrencilik hayatımız boyunca onlarca öğretmenimiz olur ve kime sorsan en fazla bir yada iki tanesi hayatında olumlu izler bırakmıştır. mesleğini severek, layıkıyla yapanlar haber bültenlerinde kahraman ilan ediliyor, hesap edin ne kadar yeterliler.
organik pamuklu kumaş
aslında kumaş halinde fiyatı uygundur fakat bebek ürünü haline getirildiğinde tüm bebek ve çocuklara yönelik ürünler gibi ederinin en az beş, on katı ile fiyatlandırılır.
sokağa tüküren erkekler
sokağa tüküren insanlar değil, sokağa tüküren erkekler. bu güne kadar sokağa tüküren bir kadınla ben şahsen karşılaşmadım. başlığın da tanıma ihtiyacı yok sanırım , burada bulunuyor olmalarına ihtimal vermiyorum ama tesadüf ederlerse diye direkt olarak bu iğrençliği yapanlara hitap etmek istiyorum.
siz var ya siz, utanmadan, sıkılmadan höğk höğk yerlere tükürenler, o yere fırlattığınız vücut sıvınızdan bile daha mide bulandırıcı varlığınız. ya sizi kim öpüyor, kim sarılıyor size, kim sizinle aynı masada yemek yiyor ! ne biçim insanlarsınız be, gidin evinizin salonuna sıçın isterseniz ama sokaklar bir tek size ait değil. belli bir yaşın çirkin davranışı da değil üstelik, gencinden yaşlısına her gün biriniz yüzünden bu pisliğe illa tanık olacağız. kapıdan adımınızı dışarı atar atmaz, otobüs durağında, trafikte araç camından asfalta, bankamatik kuyruğunda her yerde ama her yerde ! bir gün çıldırıp o temizlediğiniz boğazınıza parmaklarımı dolayıp siz morarana kadar sıkacağım.
edit: imla
emre aşık yağmur sarnıç velayet davası
çocuklar anneye geri verilmiş. bir annenin çocuklarına kavuşmuş olmasına sevinemediği gibi bir babanın da çocuklarından ayrılmış olmasına üzülemiyor insan. annenin de, babanın da psikolojik desteğe ihtiyaçları olduğu her hallerinden belli. çocuklarınsa anne ve babanın sağlıksız ruh hallerinden korunmaya ihtiyaçları olduğu açık.
kuru fasulye
fabrikaların pazartesi menüsünün şaşmaz ana yemeğiydi yıllar önce hala öyle midir bilmiyorum.