@harbe giden sarı saçlı çocuk

Yazar

Durum: 94 - 0 - 0 - 0 - 23.03.2020 22:36

Puan: 590 -

14 yıl önce kayıt oldu. Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 5

gece gökyüzünde milyonlarca yıldız görmek

havanın açık olduğu ve mümkünse ay ışığının olmadığı ya da çok az olduğu bir geceyi, dünyadaki ışık kaynaklarından uzak bir yerde kamp yaparak geçirdiğinizde gözlemleyebileceğiniz muhteşem manzara.
ayrıca romantizm yaşamak isteyenlere için: öyle bir gecede birkaç saat gökyüzünü izleyerek hayatınız boyunca denk geldiğinizden çok daha fazla yıldız kaymasına şahit olabilirsiniz. *

dungeons and dragons

tr. zindanlar ve ejderhalar

ilk olarak 1974 yılında yayımlanan masaüstü rol yapma oyunu. fantastik rol yapma oyunlarının atası sayılır.
başta masaüstü oyun olarak ortaya çıkmış olsa da sanal platformlara da taşınmış ve bir çok farklı rol yapma oyunu geliştirilmesine katkıda bulunmuştur.

satranç

malubiyet serimi üçe çıkardım. keyifsizim.

zaman

ne olduğu tam olarak anlaşılamayan kavram. big bang ile başladığı düşünülüyor.

konuyla ilgili olmayan çoğu insanın kolundaki saat ile ölçebildiğini sandığı süreç.

zamanın hızının, referans noktanın hızına ve etkisinde bulunduğu yerçekimine göre değiştiği, zaman algısının ise kişinin içinde bulunduğu duruma göre değiştiği ispatlanmış bir gerçek. örneğin; dünyanın yörüngesinde bulunan gps servisi sağlayan uyduların saatleri dünya saatiyle senkronize edilmekte.

bu şu demek oluyor:
siz dünyanın yörüngesinde yaşıyor olsaydınız; zaman algınızda hiçbir değişiklik olmayacak yine bir saati bir saat olarak algılayacaktınız fakat aslında o bir saat dünyadaki bir saatten bir miktar daha uzun sürmüş olacaktı. dolayısıyla yörüngede bir saat geçirdiğinizde dünyadan sizi izleyen insanlar orada bir saatten daha uzun zaman geçirdiğinizi düşüneceklerdi. dünya'ya geldiğinizde kolunuzdaki saatin geri kalmış olduğunu farkedecektiniz.

tabi ki bu; dünyaya yakın bir yörüngede ve düşük hızlarda geçirilen kısa süreler için çok fark edilir olmayabilir ancak yine de gps sistemleri için hatırı sayılır bir sapma oluşturuyor.
örneğin; bir yol ayrımına 140km/h hızla yaklaştığınızı görüp kaç metre kala sizi uyarması gerektiğine karar veren hassas bir sistem bu sapmaları sürekli olarak hesaplayıp ortadan kaldırmak zorunda.

edit: betimdeki mantık hatasını düzelttim.

makine mühendisi

aslında ingilizcede mechanical engineer olarak daha başarılı isimlendirilmiş bir meslek mensubu. türkçeye de mekanik mühendisi olarak çevrilmesi daha başarılı olurmuş.

makine mühendisliği aslında makine temelli bir disiplin değildir. makine en genel anlamda enerji dönüşümü yapan cihazlara denir. ancak mekanik; enerji dönüşümü şartı olmaksızın cisimlerin dinamiğini ve statiğini inceleyen bir fizik dalıdır.

örneğin; sigaranızın ucundan çıkan dumanın hareketi, herhangi bir makine ile ilgili olmamasına rağmen makine mühendisliğinin ilgi alanındadır. akışkanlar mekaniği altında incelenir.

aslında kısacası etrafınızda gördüğünüz tüm hareketler ve denge durumları makine mühendisliğinin ilgi alanındadır. (aslında görmenize de gerek yok; ses, basınç, hava vs gözle göremedikleriniz de dahil * )

enter sandman

efsane bir metallica şarkısı.
james hetfield, lars ulrich ve kirk hammet bestesi.



say your prayers little one
don't forget, my son
to include everyone
tuck you in, warm within
keep you free from sin
'till the sandman he comes
sleep with one eye open
gripping your pillow tight
exit, light
enter, night
take my hand
we're off to never-never land
somethings wrong, shut the light
heavy thoughts tonight
and they aren't of snow white
dreams of war, dreams of liars
dreams of dragon's fire
and of things that will bite
sleep with one eye open
gripping your pillow tight
exit, light
enter, night
take my hand
we're off to never-never land
now ı lay me down to sleep
now ı lay me down to sleep
ı pray the lord my soul to keep
ı pray the lord my soul to keep
ıf ı die before ı wake
ıf ı die before ı wake
ı pray the lord my soul to take
ı pray the lord my soul to take
hush little baby, don't say a word
and never mind that noise you heard
ıt's just the beasts under your bed
ın your closet, in your head
exit, light
enter, night
grain of sand
exit, light
enter, night
take my hand
we're off to never-never land
yeah!
we're off to never-never land
take my hand
we're off to never-never land
take my hand

pişmanlık

pek fazla hissetmediğim duygu. hatta aklıma gelen bir pişmanlığım yok. insanlar genelde yaptıkları ya da yapmadıkları şeylerin bir hata olduğunu düşünerek pişmanlık duyarlar. oysa ki yaptığı hatalar insanın en değerli hazinesidir. hatalar ders almak ve bir şeyler öğrenmek için bulunmaz bir fırsat. eğer hatanızın sonucunda hala hayattaysanız bundan çok fazla şey çıkarabilirsiniz. birini isteyerek ya da istemeden öldürmüş bile olsanız önemli olan o andan itibaren pişmanlık duymanız değil eğer bunun bir hatadan kaynaklandığı noktasına gelebilmişseniz, o hatanın nedenlerini bulup o nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmaktır.
pişman olarak vakit kaybedeceğinize kendinizi bu konuda birkaç adım ileriye taşıyabilir ve hatta başka insanların aynı hataları yaşamadan farketmesini sağlayabilirsiniz. bu, elbette birini hata yaptığına ikna etmeye çalışarak olmaz. insanlar bildiklerini okurlar fakat birilerini hata yapmaması konusunda manipüle edebilirsiniz.

güvenli bağlanma

olmasa daha iyi olur diye düşünüyorum. bana göre, güvene dayalı ilişki problemli ilişkidir. insan, ancak kendi acziyeti yüzünden başka bir şeye güvenme ihtiyacı hisseder bence.

aslında duygunun kendisi tamamen zayıflık hissinden kaynaklanıyor olsa bile sorun teşkil etmez. asıl sorun, insanın güvenilecek bir canlı olmamasıdır. aslında; güvenilmezler listesinin en altına yazdığımız insanlara güveniriz genelde ya da hakikatten insan olmanın doğasını kavrayamamış insanlar birilerini gerçekten güvenilir bulabilirler.
en çok o insanlar için içim parçalanıyor şu hayatta.
güvenmeyi masum bir duygu sanarak kendilerini hayatlarının en büyük yıkımlarına hazırlıyorlar. muhtemelen güven duygusuna fazlaca önem veren insanlar büyük duygusal problemlerle yüzleşeceklerdir diye düşünüyorum.

bebeğin annesi ile güven bağı kurması konusunu ilk kez duyuyorum fakat hiç öyle bir bağ kurmaması, ağlaya zırlaya büyümesi, kendisi için daha hayırlı olacaktır kanaatindeyim. zorlukların üstesinden tek başına, kendisi olarak gelebilmesi bir bebeğin erken yaşta sahip olabileceği en değerli şeydir. bir anneden ya da bir babadan daha değerli bence.

not: yazdıklarımın tamamen kendi düşüncem olup; bazen, bazı insanlara, bazı basit konularda güvenebiliyorum.

yeni yıla merhaba zirvesi

araç muayenesi için aldığım randevu tarihine denk gelen zirve. eğer erken biterse katılmayı düşünüyorum.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

bayan kadın çelişkisi

kesinlikle kadın olarak kullanılması gerekiyor. ilk duyduğum zamanlar ben de buna takılan insanlara tepki göstermiştim.

üzerinde ciddi anlamda uzun bir süre düşündükten sonra haklı oldukları kanısına vardım.

önemli olan ne maksatla kullanıldığı, ne anlamda kullanıldığı... diye düşünüyodum doğal olarak çünkü önemli olan hep anlamdı benim için. ancak nedenleri sorgulamaya başlayınca insan şoka uğruyor. mesela neden erkeklere 'bay' diye hitap edilmiyor?

bayan kelimesinin niçin kullanılmaya başlandığını bilmiyorum. ancak kadın kelimesinin, kadınların bekareti hakkında yargı bildiren bir kelimeye dönüşmüş olması incelenmeli.

mesela bir çocuğun erkekliğe ilk adımının sünnet olmak olması(!), ki bu çok saçmadır, kadınların kadınlığa ilk adımının cinsel ilişkiye girmiş ve bekaretini kaybetmiş olması(!) olarak düşünülmüş olsa gerek ki kadın kelimesi, bir kızın(!) bekaretini kaybettikten sonra(!) kazandığı bir ünvan haline gelmiş.

"kadın kelimesi çok kaba, o yüzden kibar olmak için bayan kelimesini kullanıyorum." diyen bir insan, kadın kelimesinin niçin kaba bir kelime olduğunu açıklamak zorundadır. açıklayabilir mi? hayır. dönüp dolaşıp varacağı yer kızlık mevzusudur.

bu konu şöyle dursun. bir cinsiyet belirten kadın kelimesi bir hitap sözü olan "bayan" kelimesi ile ikame edilmeye çalışılıyor. bu neresinden baksanız saçmadır. hitap şekli olarak birisine "bay" demiyorsanız "bayan" da demeyiniz. "bayım" kelimesi bile sayılmaz çünkü hiçkimsenin "bayanım" dediğini duymadım.

bayan; kendi başına zararlı bir kelime değil, hakaret içermez, baymak kökünden türemez. kullanım biçimi ve hangi anlamda kullanıldığı ise zarar verici ve yıpratıcıdır. bir cinsiyeti baskılamaya ve yok etmeye çalışır. zararlı olabilir.

hepsinin ötesinde dil, çok önemli bir toplumsal kültür aracıdır. bir toplumun diline bazı kelimeleri ekleyerek ya da dilinden bazı kelimeleri çıkararak o toplumun kültürünü, hayata bakışını değiştirebilirsiniz. george orwell'in 1984 aldı romanını tavsiye ederim.

tarihte belli mecralarda kullanımı yasaklanan ve kullanılmayan kelimelere, onların yerine sonradan üretilen ya da başka dillerden devşirilen kelimelere bakın ne demek istediğimi anlayacaksınızdır.

eğer bir toplumu baskılamak istiyorsan onların jargonunu ortadan kaldırmaya çabalamak iyi bir başlangıç olacaktır. kadın kimliğini baskılamak için uydurulan "bayan" kelimesine karşıyım.

sığırın dişisine inek derken kaba olmuyorsak, insanın dişisine kadın derken de kaba olmuyoruzdur. insan türünün dişisine kadın denir. eğer bayan denilseydi çocuklarınız dünyaya kız olarak değil bayan olarak gelebilirdi çünkü bayan kelimesi yaş, bekaret, vb kavramlar içermeyen gayet kibar bir kelime değil mi?

bir çocuk doğduğunda, oğlan ya da kız denilebilir. insan yavrusunun isimleri olabilir bunlar gayet tabii. eğer birine erkek, diğerine kız diyorsanız yanlış yoldasınız demektir. o erkekse, öteki de kadındır.

spotify wrapped

itaat etmekle kabul etmek arasındaki fark

eğer kabul ettiğiniz şey bir emirse itaat etmiş olursunuz.

emir kabul edilmez, talep kabul edilir.

astın ve üstün hukukuna riayet ve emirlere itaat, türk silahlı kuvvetleri'nin disiplin tanımı olup düzenli ordunun vazgeçilmez bir değeridir.

kadınları savunmak için erkeklere saldırmak

başlığın aslı: "kadın hakları savunuculuğu adı altında erkeklere saldırmak" olacaktı.


bir erkek olmadan önce bir insan olarak yazıyorum:

bana göre doğru bir davranış değildir. hatta ileri giderek, kadın düşmanlığı yapan erkeklerinkinden daha kötü bir davranıştır diyeceğim.

eğer biri size kötü davranıyor diye siz de ona kötü davranıyorsanız, bu ona savaş açtığınız ve size kötü davranmasını meşrulaştırdığınız anlamına gelir.

kan davasından hiçbir farkı olmayan bu davranışı kınıyorum ve asla hoşgörmüyorum. belki savaşarak problemlerinizi ortadan kaldıracağınızı düşünüyor olabilirsiniz hatta belki çözersiniz de... ancak bunun bir savaş olduğunu ve savaşta kaybetmenin de olduğunu unutmayın.

kadın - erkek düzleminden alıp başka heryere taşıyabilirsiniz bunu.

siz bir saldırıya yine bir saldırı ile karşılık verirseniz, karşınızdakinin size saldırmasını meşrulaştırırsınız. sonrasında savaşı kaybettiğinizde:" ...ama insan hakları vs." diye zırlama hakkınız kalmamış olur. o noktadan sonrası savaş hukukuna girer.

lütfen bilinçli tepkilerle haksızlıkların karşısında birlikte duralım.

kadınlara karşı işlenen suçların farkında olan, elinden geldiğince bunlarla mücadele etmeye çalışan erkekleri de karşınıza almaya çalışmayın lütfen. insanların hemcinsleri yüzünden hedef tahtasına koyulması etik bir davranış değil. bu davranış çözüm arayışından ziyade kavga arayışıdır.

yanlış anlaşılma olabilir diye edit:

ben burada yalnızca düşündüklerimi yazmadım. hislerimi yazdım. sonuç olarak bir topluluğa destek olmak isterken o toplumun sizi sürekli olarak taşlaması sizin o topluma olan bakışınızı sorgulatabilir. saldırıdan kastım, saldırgan bir dil. sırf karşınızdaki kişinin cinsiytine bakarak, kadına yönelik şiddet konusunda sizden daha hassas olmadığı çıkarımı yapamazsınız. ben sizin ya da başka insanların yaptığı gibi cinsiyet gözeterek savunmuyorum kadınların haklarını. eğer siz de temelinize kadın haklarından önce insan haklarını koyarsanız zaten sorun çözülmüş olur. kadınların ayrı erkeklerin ayrı hakları olduğu bir yanılgıdır. siz şiddet gören kadınları destekliyor olabilirsiniz fakat şiddet gören her insanı savunmak isteyenlere de saygı duyulmalı. her ne kadar kadınlar kadar fazla olmasa da sırf iftira yüzünden linç edilen erkekleri de unutmamalısınız ki eşine şiddet uygulayan kadınlar da var. ben bunu söylerken, kadınların da şiddet uygulamaması gerektiğini söylüyorum ama birileri yine, "kadınlar uygularsa erkekler de uygular" diyorum sanarak tepki gösterecektir. mühim olan kadın olmak ya da erkek olmak değil insan olmak. hatta hayvanları da ayrı tutmak istemiyorum. canlıların özgürce yaşayabilmesi için çabalamak çok daha doğru bir hareket olur. bu problemi birilerine şiddet uygulayarak çözemeyiz. fiziksel bir mücadelede sizden daha güçlü bir erkekle yumruk yumruğa kavgaya girerseniz kaybetmeniz kaçınılmaz. bunu görmek zor olmamalı. savaşlarda çoğunluğa karşı koyabilmenin tek yolu niteliktir ki niteliğin de hatırı sayılır olması gerekir. aksi halde nicelik her zaman galip gelir. eğer "kadına şiddet" ile savaşmak istiyorsanız, bu savaşı şiddet ile değil akıl ile vermeniz gerekiyor.

bekaret kontrolü

300 bin yıl olduğu tahmin edilen insanlık tarihinin geldiği nokta. 300 bin yıl. dile bile pek kolay değil. 300000 koca sene boyunca sürekli ivmelenerek gelişen insanlıktan bahsediyoruz. hadi m.s. 1000 senesine kadar olan koca bir tarihi çöpe atalım. 1020 yıldır dehşet verici bir ivme ile gelişen insan türü, m.s. 2019 senesinde hala dişisinin çiftleşip çiftleşmediği konusunun tespit edilmesine kaynak ayırıyorsa hakikatten bizden cacık olmaz. evrim sürecinde kendimize bir salatalık kadar değer katamamışız demektir.

best seller

ön yargılı yaklaştığım raf. bana göre bu rafların mantığı şu:

...bir kaç iyi eser serpiştirelim, aralarını da çok satmasını istediğimiz, iyi komisyon bırakan yerli yazarlarla dolduralım. ya da belki: siyasi konjonktüre uygun ideolijik kitaplar koyalım da işimiz rast gitsin...

best seller diye bir vitrinin var olması bence okuru aşağılamak oluyor. bana ne canım insanların en çok ne okuduklarından ya da en çok hangi kitabın sattığından? okuyacağım kitabı seçmekte zorlanırsam şayet ki pek mümkün değil, en kötü ihtimal ile gider düşüncesine ve algısına güvendiğim birinden minik bir özet ile birlikte tavsiye isterim. kitap dükkanına gidip, kim olduğunu bile bilmediğim insanların tercihlerine göre mi seçim yapacağım?

belki biri, sırf insanları manipüle etmek için saçma sapan bir yazarın kitaplarını satın alıyor toplu bir şekilde... nereden bileceksin?

sadece kadınların olduğu bir dünya

bir frp hayranı olarak hayal edemediğim dünya. sizden iyi oyuncu olur. *

hamlet



how all occasions do inform against me,
and spur my dull revenge! what is a man,
ıf his chief good and market of his time
be but to sleep and feed? a beast, no more.
sure, he that made us with such large discourse,
looking before and after, gave us not
that capability and god-like reason
to fust in us unused. now, whether it be
bestial oblivion, or some craven scruple
of thinking too precisely on the event,
a thought which, quarter'd, hath but one part wisdom
and ever three parts coward, ı do not know
why yet ı live to say 'this thing's to do;'
sith ı have cause and will and strength and means
to do't. examples gross as earth exhort me:
witness this army of such mass and charge
led by a delicate and tender prince,
whose spirit with divine ambition puff'd
makes mouths at the invisible event,
exposing what is mortal and unsure
to all that fortune, death and danger dare,
even for an egg-shell. rightly to be great
ıs not to stir without great argument,
but greatly to find quarrel in a straw
when honour's at the stake. how stand ı then,
that have a father kill'd, a mother stain'd,
excitements of my reason and my blood,
and let all sleep? while, to my shame, ı see
the imminent death of twenty thousand men,
that, for a fantasy and trick of fame,
go to their graves like beds, fight for a plot
whereon the numbers cannot try the cause,
which is not tomb enough and continent
to hide the slain? o, from this time forth,
my thoughts be bloody, or be nothing worth!

olmak ya da olmamak

hamlet

william shakespeare'in bir trajedisi.

bir danimarka prensinin, öldürülen babasının intikamını alma hikayesini anlatır.

benim için çok özel bir yeri var bu oyunun.
bana göre hamlet, süslü cümleler kuran, şiirsel bir yapıt olmanın çok ötesinde.

ilk kez karşılaştığımda adeta büyülendim. çünkü hamlet, basit bir intikam öyküsünden ziyade, gerçekleştirilmesi zorunlu olan eylemlerin bile düşünce denizinde boğulmasını konu ediniyordu bana göre.

bir insanın; kendi fikirleri içerisinde verdiği mücadelenin, yapılması gereken her şeyin çok açık bir şekilde önünde duruyor olmasına rağmen, o eylemi gerçekleştirecek fiziksel gücün önüne koyduğu düşünsel engellerin hikayesiydi.

eyleme geçmenin niçin bu kadar zor olduğunu, içerisinde bulunduğum durumu, özetlemek şöyle dursun tam anlamıyla gözlerimin önüne sermişti.

ilk kez 1996 yapımı, kenneth branagh'ın yönetip baş rol oynadığı film ile hayatıma girdi. yaklaşık dört saatlik bir film ile hamlet'i tam metin olarak sinemaya uyarlamıştı ve benim için hamlet olmuştu kenneth amca. benim için hamlet kenneth branagh'tır daha iyi oynayan henüz görmedim.

filmin ardından, eseri defalarca okuyup hamlet'in bazı monologlarını ezberleyecek derecede takıntılı bir hale gelmiştim. hatta uzunca bir süre hamlet'i nick olarak kullanmıştım. bazı platfomlarda hala kullanırım.
  • /
  • 5

betül kaçar

abd'deki arizona üniversitesi'nde astronomi ve moleküler hücre biyolojisi departmanında doçent olarak görev yapan türk bilim insanı betül kaçar, evrende yaşamın izlerini araştırmak için oluşturulan nasa ekibine geçen hafta kabul edildi. çok gurur duydum, duyuyorum.

sevmek başlığının betim girmeye kapalı olması

haklı bir eleştiri geldi ve hemen düzelttik ve sevmek başlığını ahmed hulusi sevmek olarak değiştirdik.

teşekkürler harbe giden sarı saçlı çocuk

geceye bir şarkı bırak

sözlüğe sadece kadınca şeylerin yazılacağını sanmak

başlık edit edildi

yazarların kendilerini aslında nasıl kısıtladığının aynası gibidir.


işin içinde "kadın" olunca herkes önce bir duruyor sonra kadın nasıl davranıyor, kadın nasıl olmalı, kadınla ilgili konu nasıl işliyor? bunlara kafa yoruyor ve kadın ile ilgili değilse daha doğrusu içinde kadın, anne, kadına şiddet, tecavüz, tek taş, evlilik gibi kelimelr geçmiyorsa ya başlık açılmıyor ya da betim girilmiyor.


kadın ve kadın olmak sadece bu ve bunun gibi konularla mı oluyor? kadın gerçekten hayatın diğer konularından bi haber mi yoksa görmezlikten mi geliyor?
sanat, bilim,siyaset, teknoloji... geçtim her şeyi hiç mi insani olarak paylaşacağı bir şey yok.

sözlüğü neden açtık biliyor musunuz? kadın kendini sadece belli kelimeler ve kavramlara sıkıştırdığı için bu kadar kadına yönelik şiddet, hoş görüsüzlük, tahammül edememe var.
işin kötü tarafı kadın bu düşünüş şekliyle bunu bilinç altından desteklediğini de bilmiyor.

sözlük bütün bunların dışında kendi gibi yazabilsin istediği her konuyu ayıplanma, utanma veya kötü hissetmeden yazabilsin diye açıldı.

hiç ayıplanmanın olmadığı bir ortamı hayal edebiliyor musunuz? korkmadan sadece kendiniz olarak "ol"abileceğiniz. belki de kendi kaderinizi kendiniz yazmaya başlayabileceğiniz bir yer.

işte kadın sözlüğü bunun için var.

deliler kahvehanesi

mutluluk verici bir sorumluluk. yazarımız guess'i de dahil olduğu için tebrik etmek gerek.
ali denizci'nin tedx konuşmasını bende izledim şimdi. etkilenmemek elde değil.
sizlerde buyrun;

deliler kahvehanesi

deliler kahvehanesi; balat'ın ara sokaklarından birinde görünüşte cafe ama içinde yüzlerce yaşama dokunan bir dernek.
deliler aşevi, kırtasiye, butik, cafe olarak birçok alanda tamamıyla gönüllülük esasıyla çalışan bir oluşum. kurucusu ali denizci, çok farklı bir hayattan gelip sonunda "görüyorsam, duyuyorsam sorumluyum" diyerek bu oluşumu hayata geçirmiş bir "deli" kendi deyimiyle. ali denizcinin internetteki tedx konuşmasına denk gelmemle başladı tanışıklığım deliler kahvehanesiyle. aşevinde sanırsınız konyalı menüsü çıkıyor her akşam, gönüllü aşçıların gündüz yaptığı yemeklerle her akşam ortalama 150 insanımız doyuyor(%92,si evsiz), butiğe gelen kıyafetler ihtiyaç sahiplerine veriliyor, kullanılmamış olan yeni kıyafetler yalnızca evsizler için, bu günlerde gönüllüler. parkları, sokakları dolaşıp sokakta yatanlara battaniye, uyku tulumu dağıtıyor, kırtasiyeden çocuklar istediğini alıyor, atölyede ritm, resim vb. etkinlikler yapılıyor, ülkenin her yerine kütüphaneler kuruluyor, ihtiyacı olanlar ameliyat ettiriliyor, muhtaç durumda olanlara oda kiralanıyor ve bunların hepsini sadece kocaman bir gönüllüler grubu yapıyor. bir gün yolunuzu düşürün balat'a gelin kahvemize. orada olup ihtiyacı olana destek vermek insanın kendine yaptığı yardım aslında, kendine olan yolculuğunda tamamlanmak için..ali abinin dediği gibi bunun için "sevmek lazım, hem de çok sevmek"!
hatta bir gün yazarlar zirvesini deliler kahvesinde yapmaya ne dersiniz?

avustralya yangını

eylülden beri devam eden son bir haftadır hız kazanan yangın küresel ısınmanın yarattığı korkunç gerçeklerden biri. dörtyüz seksen milyon hayvanın telef olduğu facia dünyanın sonunu getirdiğimizin göstergesi. yanan bir ormanın önünde kaçmaya çalışan kanguru ve yangından yaralı kurtulan korkmuş acı icindeki koalaya su içirilen görüntüler felaketin tematik fotoğrafları olarak kalmamalı ve hafızalarımıza kazinmali.

köy yanar kahpe taranır

9 saatlik aktarmalı ibiza yolculuğu sonrası thy'ye seslenen şeyma subaşı'ya fatih altaylı'nın cevabı.

açıkcası altaylı'nın bu atasözünü köy yanar deli kız taranır olarak kullanmış olmasını tercih ederdim.
çünkü ne olursa olsun o bir anne. ve masum bir kız çocuğu gün gelecek bu saçmalıklarla boğuşacak. ki şeyma'nın altaylı'ya cevap videosununda da görebileceğiniz gibi kadın "benden bir şey beklemeyin" diyor. "beni önemli bir yere koymayın" diyor.
acun ılıcalı ile evlendi diye kusursuz bir kadın mı olması gerekiyordu? nedir şeyma'nın her yaptığını bu kadar olay yapmanız? görmezden gelin gitsin. bu altaylı'ya olan eleştirimdi.

gelelim şeyma'nın videodaki diğer sözlerine...
beni erkekler değil, kızlar, hatta küçük kızlar takip etsin diyor. pardon?
bu ülkenin kız çocuklarının doğru rol modellere ihtiyacı var. lütfen dileklerini doğru tut.

masumiyet karinesi

suçu ispat edilene kadar herkes masumdur.

atiye dizisi

sezonu bitirip geldiğim türk yapımı netflix dizisidir.
beren saat 'in beden diline karşı bir antipatim olsa da göbeklitepe ve "bakalım ne yapmışız" merakım ile tamamladım.
oyunculuklardaki vasatlık ve senaryodaki bazı kopuklukları saymazsak iyi bir akıcılığı vardı. tipik türk korku filmlerindeki cindi, büyüydü olaylarından değil de şamanizm üzerinden gitmiş olmaları hoşuma gitti. ayrıca anadolu'yu istanbul ile modernize etmeleri ülkemizin iyi tanıtımı açısından güzel olmuş.
umarım diğer sezonlarda karakterlerin altını daha doldurabilirler.

Toplam betim sayısı: 94

sözlükteki yazar etkinliğini arttırmak

mümkündür diye düşünüyorum.

ne bileyim admin, moderatör kimin yetkisi var ise, sözlük hesabı tekrar aktif olan eski yazarların kayıtlı e-posta adreslerine ilginç davet mailleri gönderilebilir.

başka bir sözlükte gördüğüm bu yöntem bir miktar işe yaramış gibiydi.

yüzüklerin efendisi

j.r.r. tolkien tarafından yazılan ve ilk kez 1954 yılında yayınlanan fantastik bir roman.

bu eser, yine yazarın kendisi tarafından oluşturulan orta dünya'nın çok kısa bir dönemini anlatır. bu kısa dönem içerisinde yaşanan olayların anlatılması sırasında kullanılan tüm hayali ürünler (karakterler, mekanlar, tanrılar, vb.) tolkien tarafından titizlikle çalışılmış ve dış kaynaklarla beslenerek neredeyse tanımsız bir bilgi kalmayacak kadar kusursuz bir evren yaratılmıştır.
öyle ki; farklı ırkların konuştukları diller dil bilgisi kurallarına kadar yaratılmış ve gerçek hayatta konuşulabilir diller haline getirilmiş.

koskoca evren, bir insan ömrünün elverdiği ölçüde ilmek ilmek işlenmiş ve boşluğa yer verilmemiştir. benim için; edebi eserler arasında birinci sıradadır. kutsal kitap niteliğinde dev bir yapıt. insanlık tarihinin nesilden nesile aktarması gereken muhteşem bir eser.

başta da belirttiğim gibi yüzüklerin efendisi orta dünya tarihinin çok kısa, 10 - 20 senelik bir kısmını anlatmakta. normalde orta dünya tarihi, silmarillion romanı ile başlıyor. tek olan eru ve ilk yaratılan ainur'dan, kainatın ve dünyanın yaratılmasına, diğer ırkların nasıl ve kim tarafından yaratıldığına, dünya üzerindeki ilk savaşa kadar her ayrıntı silmarillion'da mevcut.

yüzüklerin efendisi; üç film olarak peter jackson tarafından oldukça başarılı bir şekilde sinemaya uyarlanmış ve romanın aslına kıyasla bazı eksikliklerine rağmen güzel bir özeti olarak defalarca seyredilmeye değer.

sözlükte yazarların istediği özellikler

iki farklı yazarın girdilerine arka arkaya favori verebilmek.

bir girdinin altındaki favori butonuna tıkladıktan sonra diğeri için iki dakika beklemem gerekmese keşke.

anduril

elfler tarafından narsil'in parçalarından yeniden yapılan kılıç. narsil v2.0 denilebilir. kralların kılıcı.

yeni nesil, keskinleştirilmiş, ağırlık optimizasyonu sayesinde tek elle kullanılabilen bir şövalye kılıcıdır. *

not: filmdeki anduril greatsworda benziyor olsa bile aslında tek elle kullanılan bir kılıçtır.

ayrıca;
güzel betimler giren bir yazar. tolkien ve orta dünya seven bir yazar olmasından dolayı betimlerine objektif yaklaşmakta sorun yaşayacağımı belirtmem gerek. betimden önce mahlası okursam pozitif ayrımcılıkla başlıyorum betimi okumaya.

fade to black

gönül ister ki bütün güzel metallica şarkıları hakkında takır takır yazayım şuraya ama herhalde kalan ömrüm yetmez. *

sözleri ve müziğiyle adeta kendimden geçmeme neden olan metallica şarkılarından yalnızca biri bu.

her şey herkeste aynı duygulara dokunamıyor. size metallica dinlerken yaşadığım duyguları anlatabilmek isterdim. ama pek mümkün değil malesef.

life it seems will fade away
drifting further everyday
getting lost within myself
nothing matters no one else
ı have lost the will to live
simply nothing more to give
there is nothing more for me
need the end to set me free
things not what they used to be
missing one inside of me
deathly loss this can't be real
cannot stand this hell ı feel
emptiness is filling me
to the point of agony
growing darkness taking dawn
ı was me but now, he's gone
no one but me can save myself, but its too late
now ı can't think, think why ı should even try
yesterday seems as though it never existed
death greets me warm, now ı will just say goodbye
goodbye

sözlüğün sadece sözlük olmaması

hakikatten sözlükten öte bir yerdi burası.

eski zamanlarındaki gibi aktif olmasını çok isterdim. tabi bunun için devamlı yazmak gerekiyor ne yazık ki çok boşluyorum ben de. hepinizden bu pervasız unutuşum için özür diliyorum. buradaki eski arkadaşların bile çoğunu unuttum. umarım hatırlamak kısmet olur.

bayan kadın çelişkisi

kesinlikle kadın olarak kullanılması gerekiyor. ilk duyduğum zamanlar ben de buna takılan insanlara tepki göstermiştim.

üzerinde ciddi anlamda uzun bir süre düşündükten sonra haklı oldukları kanısına vardım.

önemli olan ne maksatla kullanıldığı, ne anlamda kullanıldığı... diye düşünüyodum doğal olarak çünkü önemli olan hep anlamdı benim için. ancak nedenleri sorgulamaya başlayınca insan şoka uğruyor. mesela neden erkeklere 'bay' diye hitap edilmiyor?

bayan kelimesinin niçin kullanılmaya başlandığını bilmiyorum. ancak kadın kelimesinin, kadınların bekareti hakkında yargı bildiren bir kelimeye dönüşmüş olması incelenmeli.

mesela bir çocuğun erkekliğe ilk adımının sünnet olmak olması(!), ki bu çok saçmadır, kadınların kadınlığa ilk adımının cinsel ilişkiye girmiş ve bekaretini kaybetmiş olması(!) olarak düşünülmüş olsa gerek ki kadın kelimesi, bir kızın(!) bekaretini kaybettikten sonra(!) kazandığı bir ünvan haline gelmiş.

"kadın kelimesi çok kaba, o yüzden kibar olmak için bayan kelimesini kullanıyorum." diyen bir insan, kadın kelimesinin niçin kaba bir kelime olduğunu açıklamak zorundadır. açıklayabilir mi? hayır. dönüp dolaşıp varacağı yer kızlık mevzusudur.

bu konu şöyle dursun. bir cinsiyet belirten kadın kelimesi bir hitap sözü olan "bayan" kelimesi ile ikame edilmeye çalışılıyor. bu neresinden baksanız saçmadır. hitap şekli olarak birisine "bay" demiyorsanız "bayan" da demeyiniz. "bayım" kelimesi bile sayılmaz çünkü hiçkimsenin "bayanım" dediğini duymadım.

bayan; kendi başına zararlı bir kelime değil, hakaret içermez, baymak kökünden türemez. kullanım biçimi ve hangi anlamda kullanıldığı ise zarar verici ve yıpratıcıdır. bir cinsiyeti baskılamaya ve yok etmeye çalışır. zararlı olabilir.

hepsinin ötesinde dil, çok önemli bir toplumsal kültür aracıdır. bir toplumun diline bazı kelimeleri ekleyerek ya da dilinden bazı kelimeleri çıkararak o toplumun kültürünü, hayata bakışını değiştirebilirsiniz. george orwell'in 1984 aldı romanını tavsiye ederim.

tarihte belli mecralarda kullanımı yasaklanan ve kullanılmayan kelimelere, onların yerine sonradan üretilen ya da başka dillerden devşirilen kelimelere bakın ne demek istediğimi anlayacaksınızdır.

eğer bir toplumu baskılamak istiyorsan onların jargonunu ortadan kaldırmaya çabalamak iyi bir başlangıç olacaktır. kadın kimliğini baskılamak için uydurulan "bayan" kelimesine karşıyım.

sığırın dişisine inek derken kaba olmuyorsak, insanın dişisine kadın derken de kaba olmuyoruzdur. insan türünün dişisine kadın denir. eğer bayan denilseydi çocuklarınız dünyaya kız olarak değil bayan olarak gelebilirdi çünkü bayan kelimesi yaş, bekaret, vb kavramlar içermeyen gayet kibar bir kelime değil mi?

bir çocuk doğduğunda, oğlan ya da kız denilebilir. insan yavrusunun isimleri olabilir bunlar gayet tabii. eğer birine erkek, diğerine kız diyorsanız yanlış yoldasınız demektir. o erkekse, öteki de kadındır.

kocaya isimle seslenmek edepsizliktir

tdk'nın tanımına göre edep kelimesinin birinci anlamı: "toplum töresine uygun davranma." demekmiş. yani çok da kafaya takılacak bir şey değil. edepsizlik güzel şey. sırf töre öyle emrediyor diye cinayet işlememek de edepsizlik bu tanıma göre.

bence mantıklı.
edepsizliği kötü bir şey olarak algılamak hata olabilir.

anduril

elfler tarafından narsil'in parçalarından yeniden yapılan kılıç. narsil v2.0 denilebilir. kralların kılıcı.

yeni nesil, keskinleştirilmiş, ağırlık optimizasyonu sayesinde tek elle kullanılabilen bir şövalye kılıcıdır. *

not: filmdeki anduril greatsworda benziyor olsa bile aslında tek elle kullanılan bir kılıçtır.

ayrıca;
güzel betimler giren bir yazar. tolkien ve orta dünya seven bir yazar olmasından dolayı betimlerine objektif yaklaşmakta sorun yaşayacağımı belirtmem gerek. betimden önce mahlası okursam pozitif ayrımcılıkla başlıyorum betimi okumaya.

tuzlu kahve

birini istemeye gittiğinizde içtiğiniz kahve.
eğer kahve tuzsuz gelirse, yanındaki suyu içmeyin. *

kadının beyanı delile bakılmaksızın doğru kabul edilmesi

saçma sapan uygulama. bunu destekleyen kadınlar da zır cahil benim gözümde. benim fikrim çok da mühim değil tabi ama şöyle düşünelim:

kendini mahkemede avantajlı görmek tamam. evet bir erkeğin karşısında sizin sözlerinizin daha kıymetli olması bencil bünyenize iyi gelebilir belki. fakat hayat her zaman o kadar da kötü değil. farzedelim ki mutlu bir evliliğiniz ya da aile hayatınız var... eşiniz/babanız/kardeşiniz kötü niyetli komşunuzun iftirasına uğradı. o halde ne olacak sanıyorsunuz?

hiç mi yok komşusunun eşine göz diken kadın? ben bizzat canlı örneğini tanıyorum. bu kadın gayet doğal bir şekilde eşinize iftira atabilir. hele bir de beraber asansöre falan bindiklerini destekleyen herhangi bir kamera görüntüsüyle eşinizin adını tecavüzcüye çıkarabilir.

bu ahlaksızlık, o kadının değil buna izin veren hukun ahlaksızlığıdır.

kadının beyanı delile bakılmaksızın doğru kabul edilmesi

düzgün bir hukuk sistemi şahısların cinsiyetiyle ilgilenmemeli.

delil aramaksızın kadının lafına güvenmek, "hiçbir kadın yalan söylemez." demektir ve bu uygulama insan haklarına aykırıdır. suçun kadını erkeği olmaz. bunu savunan kesinlikle faşisttir ve empati yoksunudur. hiçkimse bir başkasının ağzından çıkan birkaç cümle yüzünden işlemediği suçlardan hüküm giyemez. giymemeli. eğer öyle olması gerektiğine inanıyorsanız, kendi çocuklarınızın tecavüzcü damgası yiyerek hapis yatmasını ve kalan hayatını o leke ile geçirmesini diliyorum. umarım bu şekilde anlarsınız saçmaladığınızı.

sadece hukuk değil bugün herhangi bir yerde bir kadın tarafından iftiraya uğrayabiliyor erkekler. bunun sonucunda ne olduğunu bile bilmeyen, olaydan bihaber bir kalabalık tarafından darp edilebiliyorlar.

herhangi bir sevgili çifti düşünün mesela, mutlu mesut beraber yaşıyorlar. erkek ayrılmak istediğini söylüyor ve kadın tecavüz ettiği gerekçesiyle adamı şikayet ediyor... kadının vajinasında adamın sperm örnekleri de mevcut... hadi buyurun cenaze namazına.

bu tutum katil yetiştirir. bu tutum şiddeti arttırır. insanların haklarına açıkça saldırıp, onların uysal birer kedi gibi boyun eğmesini bekleyemezsiniz. ben burada erkek olarak değil bir insan olarak söylüyorum: eğer o şekilde bir iftiraya maruz kalırsam, o iftirayı atan şahıs, kadın ya da erkek, kendisine kaçacak delik arasın. dünyasını başına yıkarım. bu işin kadını erkeği olmaz gerekirse ömrümün sonuna kadar hapis yatarım, gerekirse idamı göze alırım ama o kişiye dünyayı dar ederim.

bencil erkek zihniyeti

hukuk önünde kadın ve erkek eşit olmalı diyen zihniyettir.

nesnel kadın zihniyeti ise her koşulda erkeğin suçsuz olduğunu ispatlaması gerektiğini savunur. çünkü tarafsızlık bunu gerektirir.

adalet yerine, kısa vadede kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden insanlara üzülüyorum. kendinize en büyük zararı siz veriyorsunuz. gerçekten umuyorum ki yakın çevrenizden biri bir iftira yüzünde hayatından olmaz.

benim "yalan" yüzünden hapis yatmış arkadaşlarım oldu. olmasaydı da empati yapardım evet. o insanların ve ailelerinin çektiklerini siz bilemezsiniz.

sen sıcacık yatağında yatarken teröristle çatışan vatansever bir adam "terör örgütüne üye olmak" gerekçesiyle hapis yatabiliyor bu ülkede.

siz, "benim başıma gelmez" diyenler, haberleri gazetelerde okuyup geçiyor olabilirsiniz belki ama o bencil erkek zihniyetine sahip sandığınız bir sürü masum insan sürünüyor.

ha masum insanların başına öyle şeyler gelmez değil mi? umarım sizin başınıza gelmez... içiniz kanayarak hak vermezsiniz burada yazdıklarıma.