yeni yıla merhaba zirvesi

güzel bir zirveydi. bir önceki sözlüğe göre çok daha hızlı gidiyoruz. eksi sözlükte 3-4. zirvede neredeyse kimse yoktu şimdi ise katılım daha iyi.
bir de genel olarak zirvelerde çok kişinin değil içeriğinin ve konuların düzgün olması önemli. insanlar o zaman bir şeyler paylaşıyor, beraberlik daha farklılaşıyor.

enter sandman

içinde ninni barındıran bir metallica eseridir.
live versiyonunu daha çok beğeniyorum.

elalem ne der

kim olduğu saptanamamış topluluk. varlığı kesinlik kazanmamasına rağmen, bazı insanlar için çok etkilidir. oda kokuları gibi görünmeden insana nüfuz eder.

dükkanlar açık

lisenin en güzel yıllarıydı. sınıfın en yakışıklısı sözlüye kalkınca yapılan şakaydı. fermuarın açık denmezdi o yıllarda.

ne salak bir dilimiz var, git söyle fermuarın açık kalmış diye. niye evirip çeviriyorsun.

instagram

2010 tarihinde ios için ücretsiz bir fotoğraf düzenleme ve paylaşım uygulaması olarak kevin systrom ve mike krieger tarafından kurulan sosyal ağ.

yeni yazarlara minik öğütler

teşekkürler, yeni yazarlar olarak tüm öğütleri dikkate alacağız.

erkeğin orospusu katmerli oluyor

aynı anda yüz kadınla konuşup ki kadınların bir birinden haberi yok denk geldiği ile yatar .
her kadına mavi boncuk dağıtıp ılımlı bir ortam yaratır. arkadaş gibisine ama sevgili adayı gibi metodları vardır.
sıkıntıya veya başka adamlara tahammülü yoktur. sen onu hayatının merkezine koyacaksın ama o sana uydu muamelesi yapacak . uymayınca; saptanlili aşık damgası yiyip dehleneceksin en acısı da seni anlamayanlar hemcinslerin olacak .

hamile olduğunuzu söylediğinizde ilk tepki

“aa gerçekten mi? inşallah sana benzeyen bir kızın olur” dediler ve oldu.

avize

odanın görsel konseptini tamamlayan ağır top eşyalardan biri.

fight club

(bkz:kadın sözlüğünün fight club olması)
kendi içinde birbirini dövüp dışarıya tek yumruk olan kadınların yeriydik. hala öyle gözüküyor.

sms

cep telefonları şebekesindeki kısa mesaj servisi'nin kısaltması. (short message service)

ilk çıktığı yıllarda kurtarıcı iken şimdilerde başbelasına dönüşmüştür. hele seçim dönemlerinde günde 2-3 tane adayım diye mesaj geliyor. üstelik yaşadığınız şehirden de olmayabiliyor. örneğin ben istanbulda yaşıyorum. kayseri'nin develi ilçesinden bir avukat adayım diye bana mesaj gönderiyor. gerzekliğin daniskası.

cahil insanların ortak özellikleri

cesaretleridir.
kanıtlanmış, literatüre de girmiştir.
dunning kruger sendromu

insan

katıldığım bir atölyede hocamın "insan sıkılan hayvan" diye tanımladığı canlı türü.
pek çok icadın, keşfin ve hatta insanlığı bir adım ileriye götürmüş olan tüm girişimlerin temelinde can sıkıntısı olduğunu düşünüyorum ben de oldum olası. bu nedenle insanın sıkılan hayvan olarak ifadesi benim için ideale yakın bir tanım oldu.

proje

nobel ödülünün handke'ye verilmesi

srebrenitsa katliamını yaşayan ve bilenlerin verilen ödüle tepki göstermesi ile sonuçlanmıştır.

2019 nobel edebiyat ödülüne layık görülen avusturyalı yazar peter handke, zamanında srebrenitsa katliamını inkar edip, sırp savaş suçlarını inkar etmesiyle biliniyor.
bugün isveç'in başkenti stockholm'de gerçekleşecek olan ödül törenine türkiye, arnavutluk ve hırvatistan katılmayacak.

biz duygusal ve milliyetçi bir toplumuz. ve neler yaşandığını biliyoruz. ön yargısız olma ihtimalimiz çok düşük. peki siyasi kimliğin yanlılığı gerçek sanatın önüne geçmeli mi?
terazinin ön yargı kefesinde durur isek adaletten uzaklaşır mıyız?

doğru insan olmak çok ince bir ip üzerinde.

(bkz: srebrenitsa katliamı)
(bkz:aziz sancar)

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.


kaplumbağalar yavaş yürür


1. bölüm
kırmızı spor ayakkabılarını telaşla giyerken, bir yandan da söyleniyordu: "hadi baba çok geç kaldım. biraz daha gitmezsem, yedek kulübesinde oturturlar yine..."
"şu maili de atayım geliyorum tuna.
"çok yavaşsın baba, çok yavaş.
ayakkabılarını giyip merdivenlere oturup, bekledi çocuk. telefonunu şarjdan alıp, ceketinin cebine koydu baba. kapının arkasından anahtarı aldı. mutfağa bir göz atıp: "bir sandviç hazırlasaydım keşke doğru düzgün kahvaltı da yapmadın"
"çok geç kaldım baba"
"peki o halde yoldan bir şeyler alırım."
tuna koşarak, arabanın ön koltuğuna kuruldu. babasına en sevimli bakışını atıp, omuzlarını dikleştirdi, daha uzun görünürse belki bugün önde oturmasına izin verirdi. "arka koltuğa" dedi babası sertçe. "emniyet kemerini takmayı unutma!"
"annemlere gittiğimde haluk abi izin veriyor ama" diye söylendi...
babası hiç dinlemedi, kulaklığını takıp, ortağı birol ile konuşmaya başladı... tuna'nın en sevdiği kafeteryanın önüne geldiklerinde, babası ile göz göze geldiler. o gün ilk defa gülümseyip, "neli olsun sandviç?" dedi.
kaşarlı, jambonlu bir de mayonez..." babası ikisine de birer sandviç alıp, döndü.
"benimkinde turşu var ama" diye söylendi tuna. babası yine ortağı ile konuşuyordu duymadı.
2 . bölüm
kurtuluş parkı olabildiğince doluydu. bir yanda paten kayanlar, bir yanda nikahtan çıkan gelin ve damadı alkışlayan kalabalık, diğer tarafta parkın müdavimleri sokak köpekleri. pusetli anneler aralarında dedikodu yapıyorlardı. halı sahada bağrış çağrış maç yapan çocuklar... köşeden dönen beyaz minibüs, yola fırlayan top topun peşinden 8- 9 yaşlarında bir çocuk, ani bir fren sesi havaya fırlayan kırmızı ayakkabı... büyük bir uğultu... yere düşen çocuğun sesinden başka ses duyulmadı. tüm insanlar, köpekler, kuşlar bile sustu bir kaç saniye sonra yine aynı uğultu... köşeden dönen beyaz minibüs, yola fırlayan top topun peşinden 8-9 yaşlarında tuna , ani bir fren sesi havaya fırlayan kırmızı ayakkabı, o anı boş gözlerle izleyen baba... dünyayı sırtında taşıyan atlas düşürdü avuçlarından. tepe taklak yuvarlanıyor dünya siyah beyaz bir top gibi. atlasın ise gözü kırmızı göle düşen kırmızı ayakkabıda. ,
3. bölüm
kurtuluş parkında yılın son sıcak günleri. ağaçlar her renk. yerler van gogh tabloları gibi parkın müdavimi sokak köpekleri, pusetli anneler dedikodu yapıyor. nikâh salonundan çıkan gelin ve damadı alkışlayan bir grup genç. tekerlekli sandalyedeki çocuğu ile sohbet eden bir baba. kaldırımın kenarında yavaş yavaş yürüyen kaplumbağa, onların önünde duruyor. “kaplumbağalar neden yavaş yürür biliyor musun?”
tuna: “bilmem” diye omzunu silkiyor
“çünkü evlerini omuzlarında taşırlar. peki babalar neden yavaş yürür? biliyor musun tuna? “evlatlarını hep omuzlarında taşırlar, hem de bir ömür...”

kesintisiz uyumak

hayali bile uzağa düşen ama bir gün ışığı göreceğimi umduğum şey.

hayatı boyunca sınavlar için bile sabahlamamış biri olarak gece uykusunun bendeki yerini anlatamam.
hamileliğin ortalarında başlayan nefes alma zorluğu ve sonrasında taşınan yükün vermiş olduğu yatamama, yattığı yerden kalkamama uykusuzlukları doğum ile birlikte zirveye ulaştı.
ilk zamanlar zombi gibi hep uyanık, sonra emzirme aralıkları için en fazla iki saat, hastaysa hiç. böyle bir iki sene.
sonra emzirme sürecini sonlandırma. ah uyuyacağım artık hevesi! ama bu seferde tuvalet alışkanlığı süreci... gece milyon kez aman kaçırmasın, aman ah kaçırması bir şey değilde ya üşürse uyanıklığı.
uzun zamandır hep uyandığım.
ama öyle uykum var ki. hep var. hep uykum var.

bütün isteğim buydu, biraz uyku, biraz uyku.

biri bana bunun ne zaman sonlanacağını söyleyebilir mi.

organik pamuklu kumaş

pamuk üretiminde kimyasallar çok yoğun olarak kullanılır.kanserojen olan bu kimyasallar pamuğun kumaşa dönüşmesinden sonra insan vücüduna temas eder.
organik pamukta kimyasal kullanılmaz. sağlıkli bir yaşam için organik pamuklu kumaşlar tercih edilmelidir.
organik pamuk üretimi kontrollü yapılır ve organik sertifikalı üretimdir.

mübalağa

söylenilen sözün etkisini arttırmak için olduğundan daha farklı göstermek, abartmak.
örnek verecek olursak; "bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır". hadi çek de yıkılsın bakalım.

(bkz:mübalağa sanatı)

halis karataş

bold pilot'u beygirden koşu atı haline getiren joke dir