aybebek

bursa'da ebebek'in bir nevi rakibi. daha çok eski ve tanınmış markaları bir arada toplamışlar. yaşasın kapalı çarşı esnafı.

kızımın adı ada

gün itibari ile doğuma 44 gün kaldı. tüm hazırlıklarımız tastamam.hazır ve nazır durumdayız. ama gel gör ki heyecana nefes yetmiyor. ne zormuş arkadaş ilk defa ebeveyn olmak. bilmediğimiz 1001 soru öğreneceğimiz 1001 yenilik. gelecek umarım bizimle gelecek. heyecan ve yoğunluktan yazamıyordum. belki arada bir uğrarım. beni tanıyan eş,dost, abi , ve ablalara selamlarımı ve sevgilerimi iletir günü geldiğinde ve allah nasip ederse kızımla fotoğrafımı paylaşırım.

bitcoin

sanal para. bir varmış bir yokmuş şeklinde para cinsi.
karşılığı olmadığı için bir sabah kalktığınızda bir de bakmışsınız beş kuruşunuz kalmamış

sağduyu

doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü.
(bkz: hissi selim)

eyeliner

tek seferde sürmeyi başaramadığım makyaj malzemesi.
videolar izledim ama yine de olmadı sürebilenlere saygım büyük.

insan

bilincin kendini bildiği anın adıdır insan. bildiğiniz et kemik beden değil.
çok sevdiğim birinin yazısı var. günün bonusu olarak aşağıya bırakıyorum.


insanın oluşumu
insanı bu yönleriyle tanıdıktan sonra bedenin özellikleri ve insanın özellikleri diye ikiye ayırabileceğimiz özelliklerin devamına bakalım.

dünya’da insan, tabiatının gerektirdiği bir biçimde mutlaka yiyecektir, içecektir, seks yapacaktır, uyuyacaktır. normal sıhhatli bir beden için bunlar zaruri gereksinimlerdir... bazı beyin rahatsızlıkları uyku olayını kısmen kaldırabilir, ama bu kişi çabuk yıpranır. ayrıca bir de beyindeki uyku olayı dışarda normal bildiğimiz uyku şeklinde gözükmez, fakat o kişideki yine bir uyuma hâli söz konusudur. başka türlü mümkün değil...

seks mutlaka olacaktır. bu kişi hiç evlenmesin, onda yine seks fiili vardır! o kişide, ama uykuda ama uykusuz, ama idrar arasında, mutlaka belli hormonların meydana getirdiği üretim olacak ve bu salgı dışarı atılacaktır.

insanın oluşumu

içmek, yemek zaruri olarak olacaktır... çünkü bedenin hammaddesini oluşturan materyal bir yandan alınır, enerji işlenir, ham posası dışarı atılır. ve beden bu şekilde ayakta durur. tabii olarak bedende böyle bir olayın olması zaruridir. işlev bittiği zaman, yani dışarıdan ham enerjiyi alıp işleyip, posayı dışarı atmak denen olay bittiği zaman, zaten bedenin yaşamı ve fonksiyonu biter!..

yalnız burada, bu beden düzeyinde tabiatı ne şekilde kullanmak ve yönlendirmek gerekir?.. işin birinci yönü, bu husus!.. ikinci yönü bu akıl, fikir, idrak, vehim, şekillendirme, hayal dediğimiz özellikleri ne yönde kullanmak lazım?

genelde bu özellikler, şartlanma ve tabiat istikametinde vehim hükmü altında kullanılır!..

normal olarak bütün insanlardaki bu özelliklerikullanım, “vehim” hükmü altında ve şartlanmalar istikametindedir. çevre neyi “değerli” diye empoze etmişse, o değerli dediği şeyi elde etmek için çaba sarf ederve bunu elde etmediği takdirde büyük zarar göreceğini düşünür insan!.. vehmin birinci fonksiyonu, o kişiye kendisini “kişi” olarak kabul ettirmesidir!.. kendini bir kişi, bir beden olarak kabul etmesi ve bu bedeninin ötesinde de başka bir varlığı olmadığını kabul etmesidir!

psikiyatrik olarak, kişinin kendini beden kabul etmemesi bir “ruh hastalığı” olarak nitelendirilir!.. yalnız bu konunun iyi bir incelemeye tâbi tutulması zaruridir!.. kendini bir beden, bir insan olarak kabul etmeyip, bir tavuk, bir horoz kabul eden vardır! bu bir hastalıktır! yanlış algılama hastalığıdır! ama bir kişi, eğer temelde maddenin varlığını ve oluşumunu biliyorsa, yani beden denilen varlığın hücrelerden yapıldığını, hücrelerin asitlerden meydana geldiğini, asitlerin atomlardan meydana geldiğini, atomların elektromanyetik dalgalardan meydana geldiğini...

tabii atomların değişik parçalanma şekilleri var... elektronlar, nötronlar, nötrünolar, pozitronlar, mezonlar gibi daha bölünmüş parçalar! bugün henüz dünya üzerinde atomları görebilecek kapasitede, büyüklükte bir mikroskop daha tam gerçekleştirilemedi. yapılmasına çalışıyor! baktığın zaman bu mikroskopla atomları görebileceksin... böyle bir mikroskop şu anda gerçekleşiyor, ama bunun daha ötesine henüz geçilmedi!

varlık, tümüyle manyetik dalgalar âlemidir.

eğer ki yapılırsa, o zaman varlık zaten tümüyle manyetik dalgalar âlemi olarak müşahede edilecek!

şimdi bu müşahede içinde, “kişinin”, bir noktada, “şuur” dediğimiz nesne olmasının ötesinde bir fonksiyonu, bir varlığı olmadığı görülecek...

şuur nerede mevcut?.. bu şuur, akseden bir şuur, yani mutlak akl-ı evvel’den beyne yansıyıp ruhta oluşan bir şuur! “ruh”un olmasa, ziya diye bir şey olmayacak ve ziya’nın şuuru da var olmayacak!

şimdi bu silsile içinde, bu ruh oluşmuş ve bu ruhta ya bilinçli olarak, şuur oluşu yolundaki bir bilinç neticesinde, bir varlığı, benliği oluşmuş; veyahut şartlanmalar istikametinde kendini falanca bir kişi olarak kabullenmiş! ama neticede, ortada bir kişilik söz konusu!.. yalnız birincisindeki kişilik, “şuursal” bir kişilik; ötekindeki kişilik, “bedensel” bir kişilik!.. şuursal kişiliğin ortadan kalkması mümkün müdür?.. veya bedensel kişiliğin ortadan kalkması mümkün müdür?

birimsel kişilik, sonsuza dek ortadan kalkmaz! çünkü beynin meydana getirdiği, özel bir ruhtur! mahiyet itibarıyla, bu “ruh”, kudsî ruhun aynıdır!.. fakat, hiçbir zaman bu ruhun kendi kendini seyri ve müşahedesi olmaz.

şuur yönüyle ruhunu bilirsin, fakat “ruhun” ne olduğunu bilemezsin! göremezsin!.. ruh yönün, senin zâtına işaret eder... akl-ı evvel’in karşılığı olan sendeki akıl yani “şuur” dediğimiz mânâda akıl yönün, senin, benliğin hakikatini bilmene yol açar!..

bu hakikatinde bütün mânâların toplu olduğunu idrak edebilirsin... hakikati câmia; toplayıcı, bütün mânâları kendinde toplayıcı yönünle... fakat bütün bununla birlikte sonsuza dek birimsel varlık ortadan kalkmaz... birinci husus bu!..

bunu böylece anlattıktan sonra gelelim ikinci bir noktaya... beden ortadan kalktıktan sonraki ruhun için, nasıl ebediyen ortadan kaybolmak, yok olmak diye bir şey söz konusu değilse, yani ikinci bir ölüm yoksa; bedenin var olduğu sürece de, bedenin yokmuş gibi, bedenini kâle almayarak yaşamak mümkün değildir!.. çünkü beden dediğin şeyin aslı, beyne dayanır! bedendeki özellikleri yöneten beyindir!..

kişiliğin aslı ve hakikati dediğin “ruh”unu da meydana getiren beyindir!

bedendeki tüm özellikleri meydana getiren beyin olduğu gibi, kişiliğin aslı ve hakikati dediğin “ruh”unu da meydana getiren beyindir!.. besleyen, büyüten beyindir!

“biz insanı topraktan ve balçıktan yarattık” âyetlerini anlatırken, “balçık” kelimesiyle kastedilen şeyin “hücre” olduğunu söyledik... insanın hücrelerden meydana gelmiş olduğunu anlatma sadedinde, “balçık” kelimesi kullanılmıştır!.. mecazî olarak!.. yoksa toprağı suyla karıştırıp bulamaç hâle getirmek, balçık demek değildir...

buradaki balçıktan kasıt, hücredir. hücrelerin birleşmesiyle insan meydana gelmiştir; hücrelerin birleşmesiyle beyin meydana gelmiştir... beyin de hücrelerden müteşekkildir...

on beş milyar hücre var!.. şimdi bu bedeni yok sayamayacağımıza göre, beden var olduğu sürece “tabiat” hükümleri vardır demektir... yani bedenin hücresel yapısının tabii dürtüleri!..

öyle ise bu tabii dürtülerle yani “tabiat”la, bedenin tabiatıyla, terkibî yapıyı karıştırmayalım... bu ikisi tamamıyla birbirinden ayrı ayrı şeyler...

senin kendi aslını ve hakikatini anlayabilmen için, beden olduğun yolundaki şartlanmanın kalkması ve daha başka bazı fonksiyonların ortaya çıkması için; bedenin tabiatını kontrol altına almak, bedenin isteklerini yerine getirmemek, beden üzerinde hükmedebilmek gibi konularda bedenin tabiatına karşı mücadele vermek gerekir.

terkibî tabiat dediğimiz olaysa, kişinin beyninde ışın tesirleriyle meydana gelen açılımlar neticesinde, o beyinde çeşitli mânâların toplanması, değişik nispetlerde, oranlarda bir araya gelmesi; ve böylece de kişinin terkibî esmâ yapısının oluşmasıdır... yani, belli ışın tesirleri, beyinde belli devreleri faaliyete geçirir...

beyinde faaliyete geçen bu belli devrelerin neticesinde de belli isimlerin mânâları değişik ağırlıklarla, senin ana oluşumunu meydana getirir! bu senin ana oluşumun, ilk oluş itibarıyla istidat adını alır! bir diğer mânâ itibarıyla da senin ayânı sâbitendir. günlük yaşantıda, sen, “aklıma şu geldi” diyorsun... “içime şu geldi” diyorsun... “şu anda bu duygum ağır bastı” diyorsun... bu, isimlerin mânâlarının tabii olarak senden ortaya çıkışıdır.

oysa senin, tabiatına hâkim olman, şartlanmalarının tümünden arınman gibi oluşlardan sonra, huy ve tabiatını kontrol altına alarak, kendi huy ve tabiatının ötesindeki mânâlara bürünmek suretiyle ortaya çıkma söz konusudur! sen zaten daha evvelce de bu tür davranışlar içindeydin, bugün de bu tür davranışlar içindesin; sadece, bu tür davranışların ilâhî isimlerin mânâları olarak çıktığını anladın!.. bu, seni tabiatına tâbi olmak hükmünden ve cehenneme gitmek hükmünden kurtarmaz!..

işte, abdülkerîm el ciylî’nin “eflâtun’u cehennemde gördüm, öyle bir mertebesi vardı ki birçok müminlerde ben o mertebeyi göremedim” demesi, bu hakikati görmesi ve müşahede etmesi yönündendir... fakat eflâtun’un terkibini ve tabiatını aşma yolunda bir çalışması olmaması, saadet devresinin açılmamış olması, onu neticede cennete götürmemiş, cehennemde bırakmıştır!..

ahmed hulÛsi

1986

italyan erkeği

anduril

batının alevi.
aragorn'un kılıcı.
yüzüklerin efendisi serisinde sauron ortaya çıktığında elfler tarafından kırılan narsil'in parçaları dövülerek yapılmıştır.
dövülen kılıç ile birlikte aragorn, gondor ve arnor krallıklarının ortak hükümdarı olur.
ayrıca anduril, sauron'a mağlubiyeti hatırlatıyor olması ile de bilinir.

boyacı

duvar boyama işini gerçekleştiren kişidir. iyiyse ne âlâ fakat kötüsüne denk geldiyseniz iki üç gün evin zemininden ve pencerelerden boya kazımak zorunda kalırsınız.

türk bayrağını yırtan yunan milletvekili

9 eylül sabahı türk orduları izmir'e girmiş ve şehri geri almışlardı. yer yer çatışmalar devam etse de şehirde bir huzur hakimdi.
izmir'den kaçan yunanlılar neredeyse şehrin her yerini yakmış ve büyük yangınlar devam ediyordu.
öğleden sonra mustafa kemal paşa izmir'e geldi. önce izmir körfezindeki düşman gemilerine baktı ve kim bilir içinden geldikleri gibi gittiler diye geçirdi.

atatürk karşıyaka’da iplikçizade köşkü’nde konaklayacaktı. şimdilerde karşıyaka evlendirme dairesinin karşısında, yalı’daki 380 numaralı çağlayan apartmanının olduğu yerde bulunan bu köşkün güzelliğini herkes bilir.

girişte kadınlı, erkekli muazzam bir topluluk birikmişti. atatürk onları selamlayarak köşke yöneldiğinde yüzü asıldı. kaşlarını çattı. çünkü, geçeceği yerde boylu boyunca bir yunan bayrağı seriliydi. karşılayıcılara bunun nedenini sordu.

onlar da, “yunan kralı konstantin’in 1921 yılında izmir’e geldiğinde bu köşkte ağırlandığını; yere serilen türk bayrağını çiğneyerek içeri girdiğini” anlattılar.

atatürk’ün yanıtı kısa ve kesindi: “yunan kralı hata etmiş. çünkü, bayrak bir milletin onurudur. ben bu hatayı tekrarlamam” diyerek, yerdeki bayrağı kaldırttı. köşkün bembeyaz mermerlerinde ilerleyerek, içeri girdi."

önümüzde böyle bir hikaye varken yunan millet vekili eşeklik etmiş deyip üstüne o eşeklik öyle yapılmaz böyle yapılır deyip işi köpürtmek ; atatürk'ün geldikleri gibi giderler sözüne saygısızlıktır diye düşünüyorum.
eğer yine canları kaşınıyorsa denemesi bedava elbet.

killa hakan

fuat'ın ustası, zamanımızdaki rapçilerin bilgi ve deneyim dedesidir. almanyada birçok kez hapse düşmüş ve evle arası pek iyi olmayan gangster rap yapan bir rap üstadıdır.
en son hapse girmesinin nedeni alman polisine nazi demesidir.
türkiyede oldskool kelimesinin eşittirden sonra yazılan kısmıdır.boe b'nin öğrencisidir. 1986'dan beri rap içinde olan üstad 1994 yılında aktif olarak bu piyasaya girmiştir.
dağılmış olan islamic force'un eski elemanıdır. çevresindeki bütün mc'ler çoluk çocuğa karışmasına rağmen davasının peşinde koşan bir insandır. değeri anlaşılmadığını düşündüğüm kişidir.

atakan kayalar

filozof çocuk olarak gözümüze gözümüze sokulan çocuk.
aylar önce greta thunberg'i seyrederken sosyal medyada aynı greta thunberg olayına benzeyen bir olayın aslında ikinci dünya savaşı sonunda amerika'nın rusya'yı piskolojik olarak evirebilmesi için aynı senaryo hatta greta thunberg'e neredeyse ikiz kadar benzeyen bir çocukla bir kampanya ile dize getirdiğini okudum.
içimden de haah! tam bize göre bizde de buna benzer bir çocuk çıkarsa şaşırmak diye hayıflanmadım değil.
bugün geldiğimiz noktada filozof bir çocuk olarak poh pohlanıyor ve bize akıl öğretecek düzeyde açıklamalar yaptığını farkettim. hepimiz görüyoruz.

çocuk bu arada masumdur muhtemelen ama bu durumdan faydalanan ve bu durumu kullanacak bir çok çevre olayın üstüne atladı ve sündürmeye başladılar konuyu.

bir algı yapacaksanız ana kural almak istediğiniz cevabın sorusunu sorarsınız. yani sorduğunuz sorunun cevabı istediğiniz veya sizin adınıza konuşacak kişinin vereceği cevap bu olmalı. çanak sorular sorulur ve kişi bilinçli bilinçsiz konusur ama konuştuğu her şet sizin artı hanenize yazılır.

atakan'la yapılan röportajın haddi hesabı yok. dnr'da rastlama da biraz garip geldi ve ölü taklidi yapıyorum.
atakan bir yerde çözümün anarji ve tek dünya düzeni olduğunu söylüyor ve okuduğu kitapların sentezi olduğunu vs söylüyor. buraya kadar masum giden her şey aslında algı operasyonuna dönüşüyor bence.

verilen mesaj ve şu an dünya üzerindeki kavga ulus devletlerin ve halkların kimliksizleştirilip tektip insan-insansı ve robot insana dönüştürülmesi savaşı özünde. bu çocukçağız yaşında buna da icazette bulunmuş.

bu konuda başka bir durum da halkımızın bu kadar ilgi göstermesi. diğerlerinden biraz farklı bir durumu işin bokunu çıkarana kadar köpürtmek bana boş işlerle uğraşan bir millet olduğumuzu düşündürtüyor.

bu çocuk; aptallık, arkadaşları ile salakça şeyler
maalesef bu çocuk hep filozof olmak zorunda.yapamayacak.umarım bu çocuğu kurtarabiliriz.

stiletto

öğrendiğim kadarı ile en iyisi louboutin imiş.

güvensizlik

sonun başlangıcıdır. ister birim olarak düşünün ister toplum bir yerde güvensizlik varsa çürüme ve sonlanma başlamıştır.

ali koç

koç ailesinin veziri. her nerede koç holding ile ilgili bir şey söylenecekse o söylüyor, her yerde onu görüyorsunuz. koç ailesi de ali koç'u vezir olarak satranç tahtasının her yerinde kullanıyor.
en son fenerbahçe başkanlığı ile gündeme geldi ve maalesef feneri batırdı. fener için beklenen sondu ama yine de getirmeye çalıştığı sistem sistemi kullanalar ve sistemden nemalananlara darbe vurdu ve sistem çöktü haliyle.

holding molding iyi de futbolda biraz daha zamana ihtiyacı var.

aşk

aklın ve mantığın çöktüğü, asla yapmam dediklerini hipnoz olmuşçasına yaptığın, sevmem dediğin şeyleri kaldırabilir olduğun, 'ben böyleyim'in sökmediği, yaşama sevincini artırdığı ölçüde yüksekten yere de çarpan duygular yaşatan aşk...iyi bir seymisin bilemedim.

çamaşır suyu

ninemin takma dişlerini koyup sabaha kadar bıraktığı sabahta yıkamadan taktığı solüsyon. kafa yapıyor, kafa açıyor.

erkeklik zarı

erkeğin erkekliğinin bozulduğu, namusunun gittiği, ailelerin artık erkeğe ikinci sınıf olarak baktığı, utanç duyulası bir insan haline gelmesidir.
zar dediysem öyle görünen bir zar değil; erkeğin arsızlaştığı zardır.
kendi kendine bozarlar bu zarı. ha bir kız da gelip bozmuş olabilir ama genel olarak erkek kendi bozar kendini.
namussuz namussuzdur, zarı olmaz.

emzirme

annenin rahminde besleyip büyüttüğü, dünyaya getirdiği yavrusunu bu kez bir süre daha kollarında besleyip büyütme hali.

ablamın, kardeşimin, arkadaşlarımın, kuzenlerimin bebekleri dünyaya geldiğinde yanındaydım, onların ilk emzirmelerine şahit oldum. ve o anlarda hayranlıkla izlerken hep şunu sordum içimden " eşleri onlarla yeterince gurur duyuyor mu acaba " çünkü ben o kadar gurur duyuyordum ki bu annelerle eşleri de bu kadınlara bir kez daha aşık olmalılar diye düşünürdüm hep.

şu hayatta tanık olduğum en güzel karelerden biridir bir annenin bebeğini, yavrusunu emzirmesi. insan, kedi, aslan, kaplan, köpek, tavşan hiç fark etmiyor. her anne yavrusunu beslerken çok kutsal ve güzel görünüyor. bunu ille de kendi göğsüyle yapması gerekmiyor, kollarına aldığı bebeğini biberonla beslerken de muhteşem görünüyor. anne ve bebeğin aralarında ki o bağ, soyut bir durumun bu kadar somut göründüğü o ender an olmalı herhalde bu kadar harika görünmelerinin nedeni.

din

allah tarafından peygamberler vasıtası ile insanlara gönderilen yol, inanç haritası.
insanlığın yumuşak karnı olduğundan, kullanılmaya müsaittir ve kötülük ardına saklanarak büyür.
yanlış dini çıkarımlardan korunmak için çok okumak, doğru anlamak ve mantıklı olmak elzemdir.

(bkz:allah ile aldatmak)