salep

endüstriyel olarak üretilen saleplerin aslında sadece tatlandırıcı veya aromalardan oluşan salep tadı veren ama salep olmayan bir içecek olduğunu bilerek tüketmek gerekir.

deprem seferberliği

beklenen deprem öncesi nasıl bir hazırlık yapılmalı ? deprem anında nasıl davranılmalı ve en önemlisi deprem sonrası yaşanacak kaos nasıl en aza indirilebilir ? gibi bilgi ve eğitimleri talep eden çok gerekli çağrıdır.

dyson

türkiye şartlarınında aşırı pahalı diyebileceğimiz elektrik süpürgesi denince akla ilk gelen markalardan. şimdi akıllı temizlik devri diyerek harika bir teknoloji sunuyor. evi süpürürken kalan şarj süresini, filtre temizliği hatırlatıcısı, tıkanmayı bildiren hatta tıkanmayı nasıl gidereceğimizi gösteren harika akıllı süpürgeden her eve lazım.

ahmed hulusi

değerli okurum;

ahmed hulusi kimdir, amacı nedir diye çok merak ediliyor...

çok özetle anlatalım...

21 ocak 1945 tarihinde istanbul, cerrahpaşa’da dünyaya gelmiş bulunan çocuğa annesi ahmed, babası da hulusi adlarını koymuşlar.

18 yaşına kadar hz. muhammed’i dahi tanımayan bir zihniyetle yalnızca bir yaratıcıya inanmış ve din konusundaki her sorusuna karşılık olarak “sen bunları sorma, sadece denileni yap” cevabını aldığı için de, hep din dışı yaşamıştır çevresindekilere göre!

babasının vefatından üç gün sonra 13 eylül 1963 günü annesinin ısrarıyla gittiği cuma namazında, içine gelen bir ilhamla din konusunu tüm derinlikleriyle araştırma kararı almış, o günden sonra beş vakit namaza başlamış ve abdestsiz dolaşmamaya karar vermiştir.

din konusuna önce diyanet’in yayınladığı on bir ciltlik sahihi buhari tercümesini, sonra tüm kütübi sitte’yi ve rahmetli elmalılı’nın “hak dini” isimli tefsirini okuyarak girmiştir. iki yıla yakın bir süre zâhir ilimleri itibarıyla olabildiğince geniş kaynakları incelemiş, yoğun riyazatlar ve çalışmalarla kendini tasavvufa vermiş; ilk kitaplarını 1965 yılında yazdıktan sonra kendindeki açılım ve hissedişleri 1966 yılında yazdığı tecelliyat isimli kitabında yayınlamıştır. bu kitap onun 21 yaşındaki bakış açısını ve değerlendirmelerini ihtiva etmesi itibarıyla geçmiş yaşamı hakkında önemli bir değerlendirme kaynağıdır. 1965 yılında tek başına hacca gitmiş ve hayatı boyunca kendi yolunda hep tek başına yürümüştür!

prensibi, “kimseye tâbi olmayın, kendi yolunuzu kendiniz çizin, rasulullah öğretisi ışığıyla” olmuştur.

1970 yılında akşam gazetesi’nde çalışırken ruh ve ruh çağırmalar konusunu incelemeye almış ve bu konuda türkiye’de konusunda ilk ve tek kitap olan “ruh insan cin”i yayınlamıştır.

kurân’daki “dumansız ateş” ve “gözeneklere nüfuz eden ateş” uyarılarının “ışınsal enerjiye” işaret ettiğini keşfetmesinden sonra, kuran’ın işaret yollu açıklamalarını değerlendiren, bundan sonra dinsel anlatımdaki işaretlerin bilimsel karşılıklarını deşifre etmeye çalışan ahmed hulusi, bu alanda ilk çalışmasını 1985 yılında “insan ve sırları” isimli kitabında açıklamıştır.

daha sonraki süreçte kuran’da kelimeler bazında yaptığı çalışmalarla keşfettiği gerçekleri hep çağdaş bilgilerle bütünleştirmiş; kendisini, “din” olayını, allah adıyla işaret edilenin tamamen entegre bir sistem ve düzen’i temeline oturtarak, hz. muhammed (aleyhisselam)’ın neyi anlatmak istediğini “oku”maya vermiştir. bu yolda edindiği bilgilerin bir kısmını kitapları ve internet aracılığıyla da toplumla paylaşmıştır.

islâm dini’ni, kur’an-ı kerim, kütübi sitte (altı önde gelen kitap) hadisleri temelinde kabul ederek inceleyen, geçmişteki ünlü tasavvuf simalarının çalışmalarını değerlendirerek gereklerini yaşadıktan sonra, bunları günümüz ilmiyle de birleştirerek değerlendiren ve mantıksal bütünlük içinde bir sistem olarak açıklayan ahmed hulusi, insanların, kişiliğiyle değil, düşünceleriyle ilgilenmesini istemektedir.

çünkü, bu alanda tek örnek hz. muhammed’dir!

basit beyinler yaşamlarını, kişiliklerle ve doğal sonucu olarak dedikodu ve gıybetle tüketirlerken; gelişmiş beyinler, fikirlerle ve düşünce dünyasının verileriyle ömürlerini değerlendirirler!

bu nedenledir ki, ahmed hulusi kendisini ön plana çıkartmamakta, kitaplarına 40 yıla yakın zamandır “soyadını” koymamaktadır; insanların şu veya bu şekilde çevresinde bir halka oluşturmaması için... bugün dahi, görüştüğü çok az sayıda insan vardır. bu yüzden aşırı boyutlarda tepki almasına rağmen bu konudaki tutumunu ısrarla sürdürmektedir.

anadolu’nun beş-altı yerinde bazı kişilerin kendilerini “ahmed hulusi benim” şeklinde tanıtıp, çevrelerine insanlar toplayıp, onlardan maddi menfaat toplama girişimlerini duyunca da, kitaplarına resim koymak zorunda kalmış, bu suretle söz konusu sahtekarlığı önlemiştir.

sürekli sarı basın kartı sahibi gazeteci ahmed hulusi, bu alan dışında profesyonel olarak hiçbir işle uğraşmamış, hiçbir teşkilat, dernek, parti, cemaat üyesi olmamıştır. bütün yaşamı, çağdaş bilimler-islâm-tasavvuf araştırmalarıyla devam etmiş, kitap ve yazılarıyla, sesli ve görüntülü sohbetlerinin tamamını internet üzerinden okuyucularına ücretsiz ve tam metin olarak indirilebilir şekilde yayınlamış ilk yazardır. tüm düşünce ve bakış açılarıyla beklentisiz olarak apaçık ortadadır!

28 şubat öncesi şartlar dolayısıyla, eşi cemile ile önce londra’da bir yıl yaşayan ahmed hulusi, 1997 yılında amerika’ya yerleşmiş ve hâlen orada yaşamını sürdürmektedir.

mevcut bilgileri ışığında, tamamen insanlardan uzak kendi “köy”ünde yaşamayı tercih edip, herkese, orijinal kaynaklara göre rasulullah’ı ve kuran’ı aracısız olarak yeniden değerlendirmeyi tavsiye etmektedir!

zira, hz. muhammed’in açıkladığı sistem’e göre, “din adamı” diye bir sınıf asla söz konusu değildir! her fert direkt olarak allah rasulü’nü muhatap alıp o’na göre yaşamına yön vermek zorundadır! tâbi olunması zorunlu tek kişi, allah rasûlü muhammed mustafa aleyhisselâm’dır. o’nun dışındaki tüm kişiler istişari mahiyetteki kişilerdir ve yorumları kimseyi bağlamaz!

herkes yalnızca allah rasulü ve kur’an bildirilerinden mesûldür! bunun dışında kalan tüm veriler kişilerin göresel yorumlarıdır ve kimseyi bağlamaz!

işte bu bakışı dolayısıyla da ahmed hulusi insanların kendi çevresinde toplanmasını veya kendisine tâbi olmasını kesinlikle istememektedir. anlattıklarının sorgulanmasını, araştırılmasını tavsiye etmektedir. bana inanmayın, yazdıklarımın doğruluğunu araştırın, demektedir!.. bu yüzden de insanlardan uzak yaşamayı tercih etmektedir.

bu bakışı dolayısıyladır ki, ahmed hulusi’nin ne bir tarikatı vardır, ne bir cemiyeti ve ne de herhangi bir isimle anılan topluluğu!

ahmed hulusi, çeşitli çevrelerce kendisine yakıştırılan her türlü pâye, ünvan ve etiketlerden beridir! o, sadece allah kuludur!

kimseden maddi veya siyasî, ya da manevî bir beklentisi olmayıp, yalnızca kulluk ve bir insanlık borcu olarak bilgilerinin bir kısmını okuyucularıyla paylaşmaktadır.

ahmed hulûsi, yalnızca...

düşünebilen beyinlerle düşüncelerini paylaşmaya çalışan bir düşünürdür!

hepsi, bundan ibaret!

hiçbir yazılı, sesli veya görüntülü eserinin telif hakkı olmayan yazarın eserleri, pek çok değerlendiren tarafından orijinaline uygun olarak bastırılıp, karşılıksız olarak çevrelerine dağıtılmaktadır... bugün milyonlarca ailenin evinde ahmed hulusi imzalı eserlerin var olması, onun için yeterli şereftir.

bu konulardaki detaylı çalışmaları aşağıdaki bazı internet sitelerinden inceleyebilir, dilediklerinizi tümüyle kendi bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

https://www.ahmedhulusi.org/tr

http://www.allahvesistemi.org/


sonuç olarak şunu vurgulayayım...

herkesin görüşü kendi bilgi tabanının sonucu kadardır! bu eserleri kendiniz değerlendirmeye çalışın! yazarla değil, yazılanla ilgilenin. sizlere karşılıksız olarak verilen bu allah hibesi ilmi hakkıyla inceleyin.

ebedî yaşamınıza yön verebilecek düzeyde allah ve sistemi’ni (sünnetullâh’ı) anlatan bu eserler umarım sizlere yeni ufuklar açar.



saygılarımla,

(bkz:ahmed hulusi)

(bkz:https://www.ahmedhulusi.org/tr/yazi/sevmek)

evde geri dönüşüm ile ilgili yapılabilecek seyler

kağıt havlu yerine bez kullanmak.
tek kullanımlık kağıt filtreler yerine bez kahve filtresi kullanmak.
hazır yiyecek kullanmak yerine konserve evde hazırlamak.
plastik mandal yerine tahta mandal kulanmak.
(bkz:plastiksiztemmuz)

kova çağı

1990 dan başlayıp 2025 yılında tamamlanacak balık burcundan kovaya geçilecek çağ.

bir anlayış boyutu ve inanç olan hıristiyanlık form değiştirerek artık tüm gerçeklliğin ortaya çıkacağı dönemdir. şimdi nedir bu diyeceksiniz. isevi düşünce ile yani doğuş
( christ) tamamlanmış olacak. hani hep bekledikleri mehdinin ortaya çıkışı ve isa'nın gelip deccali yer yüzünde yenmesi bir hikaye tadında anlatım. bunun anlamı ise var kabülu ile oluşan dünya-mızın beyindeki varlığının aslında kuantum potansiyelin kendi olduğunu anlama evreleridir.
 spoiler!
hz isanın ikonu balıktır


neptün ve jüpiter tarafından yönetilen balık çağı sona ererken, satürn ile uranüs etkisini hissedeceğiz. tamamen entellektüel ve düşüncenin sınırı olmayan ve insanoğlunun kendi yetilerini fark edeceği ve yaşayacağı kendine şahit olacağı çağ diyebilirim. şimdiye kadar olan bütün inanış, şartlanma, ekonomi, ilişki, hukuk ve hukuk anlayışı yani aklınıza gelen her şey değişecek ve yeni düzen akıl üzerine olacak. eski batıl hale gelmiş her ytürlü inanış ve inanç yıkılacak.
 spoiler!
belki de sözlükte kadının kendini yeniden tanıması için kova elementidir.. ne dersiniz?


belki farkediyosunuzdur son 20-30 senedir dünya inanılmaz bir değişim içerisinde . bu teknolojik ve diğer bütün alanlarda böyle. bu aslında insanın algısının değiştiğinin kanıtı. değişemiş olsa yani anlayışı genişlememiş olsa bu kadar icat yenilik veya olmadık işler davranışlar ortaya çıkmaz.
bu arada dünyanın manyetik kutbu da değişiyor ve dünya aynı zamanda, 2000 yıl sonra balık burcundan çıkıp kova burcuna giriyor. hz. isa öncesi dönem koç burcu olarak hesaplanıyor. 2025 kova’nın tepe noktası. su ( kova) medeniyeti ile tanışmaya çok az kaldı. neptün gezegeninin etkisinden çıkıp, uranüs’ün etkisinde 2000 yıl sürecek ya da 2150 yıl sürecek yeni bir “kozmik dönem” başlıyor. dünyanın balık burcundan çıkması 1975’de başlamış ve bu sürecin 2025’de tamamlanması bekleniyor. 1974 yılı doğumlu biri olarak bunu iyice hissediyorum.

sonuç olarak değişim her zaman güzel ve devamlı olması güzel.
kova burcu hakikat burcudur. su ise varlık aleminde ilmi temsil eder. eşyanın hakikatinin açığa çıkacağı zamandır kova çağı.

(bkz:kıyamet )

misafir odası

evde yaşayan insanların dışında, eve gelen kişileri ağırlamak için kullanılan oda.

olmaz olsun

beyninden geçen isyanın dikte edilmiş hali...
bebeler uyumuş, her yer düzenlenmiş, açık camdan deniz tuzu ve yosun kokusu doluyor salona, uzun zamandır okumayı çok istediğin kitabı alıp yanına da çayını almışsın, üst katta bir gürültü... top sesi, çığlık sesi, kahkaha ve içerden iki bebeğin korkuyla uyanışı, benim yerimden fırlayışım, sehpaya çarpışım, çayın devrilişi ve kitabın çaya bulanışı....
aylar sonra ilk kez huzura erişecekken üst kattaki komşuya gelen misafir olmaz olsun canım aaaaa....

aizanoi antik kenti

aizanoi kenti, antik frigya’ya bağlı olarak yaşayan aizanitis’lerin ana yerleşim merkeziydi. zeus tapınağı çevresinde yapılan kazılarda, mö 3.000 yıllarına ait yerleşim izleri açığa çıkarıldı. helenistik dönemde bu bölge değişimli olarak bergama’ya ve bithynia’ya bağlı iken, mö 133’de roma egemenliğine girdi. zeus tapınağı, stadyum-tiyatro kompleksi ve macellum’u ile roma döneminde önemli kentlerden biriydi. bir tepe üzerine kurulmuş olan ve şehrin önemli dinsel yapısı olarak görülen zeus tapınağı dünyanın en iyi korunmuş zeus tapınaklarından biri. şehrin kuzeyinde 13.500 kişi kapasiteli stadyum ve 20.000 kişi kapasiteli tiyatronun bir kompleks şeklinde yapılması antik dönemde aizanoi’den başka hiçbir yerde görülmezken, ms 2. yüzyılın 2. yarısına tarihlenen aizanoi macellum’u ise dünyanın ilk borsalarından biri.

nazım hikmet

bu büyük adamın çok sevdiğim bir şiirini paylaşmak isterim,

ben
senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
ve toz oluyorum,
yaşıyorum yanında senin.
sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi oradan atana kadar...
ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
toprağa beraber dalacağız.
ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
ben
daha ölümü düşünmüyorum.
ben daha bir çocuk doğuracağım
hayat taşıyor içimden.
kaynıyor kanım.
yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
ama ölüm de korkutmuyor beni.
yalnız pek sevimsiz buluyorum,
bizim cenaze şeklini.
ben ölünceye kadar da,
bu düzelir herhalde.
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
içimden bir şey,
belki diyor.

bayan kuaförü

fırın gibi çalışma saatleri gibi çalışan şaç baş yeri.
sabah evden 6 gibi çıkıyorum birde bakıyorum mahallenin kuaförü açık ve içeride 2-3 kişi var.
her sabah böyle. daha bakkal açmamış oluyor fırında o kadar sıra olmuyor.
yanlış iş seçtik sanırım .

kadına prenses muamelesi yapan erkek

düzeyinde yapılmasında bir sakınca görmediğim eylemdir. sonuçta kadınların erkeklerin gözünde gittikçe değersizleştiği ülkemizde, bir erkeğin bir kadına hayatındaki en zarif, en narin ve en kıymetli şeymiş gibi hissettirmesi olağanüstüdür. ancak dozu kaçtığı zaman bu güzel prensesimizin burnu yerçekimine meydan okuyabilir. sizi parmağında oynatıverir ruhunuz duymaz.

bir fikrim var

sözlük yönetimine ses duyurma aparatıdır. yazarın aklına gelen fikri yönetim duyar değerlendidir diye umuyorum.

tunaqua duy sesimizi
meseli duy sesimizi

türk kahvesi

günde en az 3 adet içilmez ise aranan içecek.

öğretmenler gününde altın almak

öğretmenler, çok özel kişilikler. özellikle ilköğretim okulu öğretmenleri, minik yavruların gelecekteki eğitim öğretim hayatını şekillendirmekte. mesleğinin gereğini yerine getirmek için çaba sarfeden, emek veren öğretmenler için meslekleri çok zor.
çocuğumun öğrencilik hayatı boyunca, "sadece öpüp kutlasınlar" diyen öğretmenler de oldu. sipariş verenler de oldu.
sanırım biz bir parça duyarlı bir veli topluluğuyduk. hiç bir zaman, alınan hediye, her ne olursa olsun, sınıf adına verildi. hiç bir çocuk ayrılmadı, dışlanmadı, rencide edilmedi.
yılda sadece belki bir kez hediye vermek güzeldir, ama hiç bir çocuk, veli üzülmeden, zorlanmadan yapılanı en güzelidir.
altından, pırlantadan vazgeçin, verin çocukların eline birer çicek, kutlamanın en güzeli olsun, bitsin.

suruç katliamı

20 temmuz 2015'de şanlıurfa'nın suruç ilçesinde işıd tarafından gerçekleştirilen ve 33 düş yolcusu'nu bizlerden ayıran bombalı intihar saldırısı. 4 yıl geçmiş üzerinden, 4 koca sene geçmiş olmasına rağmen sözcükleri toplayıp cümle haline getiremiyorum. haberi aldığımda çalışıyordum. bi süre konuşamadım düşünemedim derin bir sessizlikte kaldım sadece. okuldan, eylemlerden tanıdığım bir sürü isim. travmalar dizisinin başlangıcıydı aslında suruç katliamı... anladık ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı artık. olmadı da zaten. şimdi o düş yolcuları kendileri gibi devlet dersinde öldürülen çocukların yanında o gün yapmak istedikleri gibi oyuncakları ile beraber.
anıları mücadelemizde yaşayacak!

yerli insan projesi

hangi görüşten olursa olsun bu ülke için yaşayan, okuyan, araştıran, sadece kendi ve çevresi için değil bütün ülke için düşünen insan üretme projesidir.

yerli araba projesi sunuldu. ülkedeki herkesin araba üretim ve satışı konusunda, markalaşma süreçlerinin nasıl olması konusunda engin bilgilerini gördük.

bir arkadaşım türk erkeği iki şeye laf söyletmez demişti. ereksiyonu ve direksiyonu. haklı galiba!

milenyum

milenyum veya binyıl, bin yıla eşit bir zaman dilimidir. milenyum kelimesi çok şaşıracaksınız ama latince kökenlidir. 1999 yılında tabiki yeni milenyuma girecek olmamız yüzünden çeşitli hurafeler, iddialar ortaya atılmıştı. birçok şeye milenyum ismi verilmişti. modası geçeli çok oldu.

boza

çocukken alışveriş yaptığım seyyar satıcıdan oğlumunda alışveriş yaptığı kış içeceği...

koltuk sevdası

bizim evde tekli koltuk sevdası olarak cereyan eden hadisedir. 15 yaşında bir tekli koltuğum var ve son beş yıldır oturup önüne de bir puf çekip ayaklarımı şöyle güzel uzatabilmiş değilim. çünkü denediğim anda süpürge kuyruklu küçük bir yaratık gelip miiiiiyuuuuuvv diye bir itiraz sesiyle beni yerimden kaldırır. evde 3 kedi bir insan var, seçim yapsam ne olur, oyları kimin alacağı belli.